Alfaloji Forum

Sitemizde şu anda bakım yapılmaktadır. Üyelik istekleri ve konular bakım sonrasında onaylanacaktır.

Arzulardan Kurtulmak (okumuyorsan çok şey kaybediyorsun.)

Katılım
11 Mayıs 2018
Mesajlar
46
Tepkime puanı
104
Yaş
34
Şehir
İstanbul
Osho’dan bir alıntı...
Dünyevi bir şey arzularsan, buna arzu diyorlar. Diğer dünyadan bir şey arzularsan, buna farklı bir isim veriyorlar. Bu saçmadır. Arzu arzudur! Hede?nin ne olduğu hiç fark etmez. Hedef herhangi bir şey olabilir. Bu dünyadan, somut bir şey olabilir ya da diğer dünyadan, tinsel bir şey olabilir. Ama arzu aynı Kalır. Her arzu bir tutsaklıktır. Tanrı'yı arzulasan
bile tutsaklıktır bu; özgürleşmeyi arzulasan bile tutsaklıktır. Bu arzu tamamen yok olana Kadar özgürleşme gerçekleşemez. Bu yüzden hatırla, özgürleşmeyi arzulayamazsın, bu imkânsızdır; bu çelişkilidir. Arzusuz olabilirsin ve o zaman özgürleşme gerçekleşir. Ama bu arzunun semeresi değildir. Tersine, arzusuzluğunun sonucudur. Bu yüzden arzunun ne olduğunu anlamaya çalış. Arzu, şu anda iyi değilsin, rahat değilsin anlamına gelir. Şu anda Kendin Konusunda rahat değilsin ve gelecekte bir şey, eğer yerine gelirse, sana huzur getirecek. Tatmin hep gelecekte; asla burada ve şu anda değil. Bu, geleceğe dair zihinsel gerilim arzudur. Arzu, şu anı yaşamıyorsun demektir ve sahip olduğun tek şey şu andır. Sen gelecekte bir yerdesin ve gelecek yok. Hiç olmadı, hiç olmayacak. Tek sahip olduğun, daima şimdidir. Şu an. Bu, tatminin gelecekte bir yere yansıtılması
arzudur. Bu yüzden o gelecekteki tatmin anlamsızdır. Bu Tanrı'nın Krallığı olabilir, cennet, nirvana, herhangi bir şey olabilir; ama gelecekteyse, bu arzudur. Şu anı arzulayamazsın, unutma; bu imkânsızdır. Şu anda yalnızca var olabilirsin, arzulayamazsın. Şu anı nasıl arzulayabilirsin? Arzu geleceğe, fanteziye, düş görmeye yol açar, işte bu yüzden Buda arzusuzluk Konusunda bu Kadar ısrarlıdır. Çünkü ancak arzusuzlukta gerçekliğe geçersin. Arzu varsa düşler içinde yüzersin. Gelecek bir düştür ve geleceği tasarladığın zaman hayal kırıklığına uğrarsın. Gelecekteki düşler için şu andaki gerçekliği yok ediyorsun ve zihnin bu alışkanlığı seninle kalacak. Her gün güçleniyor. Geleceğin geldiği zaman şu an biçiminde gelecek ve senin zihnin yine geleceğe gidecek Tanrıya erişsen bile tatmin olmazsın. Bu halinle, imkânsız. İlahi olanın huzurunda bile, sen gelecekte bir yere gidersin.
Zihnin hep gelecekte hareket ediyor. Zihnin bu gelecekteki hareketi arzudur. Arzu herhangi bir hede?e ilgili değildir, arzuladığın cinsellik de olsa, meditasyon da... Hiç fark etmez. Asıl önemli olan arzudur. Arzuluyor olman. Bu senin burada olmadığın anlamına gelir. Gerçek anda olmadığın anlamına gelir ve varoluşa açılan tek kapı şu andır. Geçmiş ve gelecek kapı değildir, onlar duvardır. Bu yüzden herhangi bir arzuya tinsel diyemem. Bu haliyle arzu dünyevidir. Arzu dünyadır. Tinsel arzu yoktur; olamaz. Bu zihnin bir hilesidir, aldatmacadır. Arzulamayı bırakmak istiyorsun, bu yüzden hede?eri değiştiriyorsun. Eskiden servet, prestij, güç arzuluyordun. Şimdi arzulamadığını, bunların dünyevi şeyler olduğunu söylüyorsun. Onları kınıyorsun ve senin gözünde onları arzulayanlar da kınanmalı. Sen artık Tanrı'yı, Tanrının krallığını, nirvanayı, mokşayı, ebedi o l a n ı , sat-chat-anan-d a y ı , brahmanı arzuluyorsun. Sen artık bunları arzuluyorsun
ve kendini çok iyi hissediyorsun. Dönüştüğünü düşünüyorsun, ama sen hiçbir şey yapmadın. Aynı kaldın. Kendi kendine oyunlar oynuyorsun ve şimdi daha da büyük bir kargaşa içindesin, çünkü bunun arzulama olmadığını düşünüyorsun. Sen aynı kaldın. Zihin aynı kaldı; zihnin işleme tarzı aynı kaldı. Sen henüz erişmedin. Arzuladığın şey değişti, ama koşman, düş görmen aynı kaldı. Düş görmek arzudur... Hedef değildir. Bu yüzden beni anlamaya çalış. Ben her arzunun dünyevi olduğunu, çünkü arzunun dünya olduğunu söylüyorum. Bu yüzden mesele arzuyu değiştirme meselesi değildir, hedef değiştirme meselesi değildir. Bir dönüşüm meselesidir, arzudan arzusuzluğa bir devrim yapma meselesidir; arzudan arzusuzluğa, eski arzulardan yeni arzulara değil, dünyevi arzulardan diğer dünyaya dair arzulara değil, maddesel arzulardan tinsel
arzulara değil... Hayır! Asıl devrim arzudan arzusuzluğa geçmektir! Ama arzudan arzusuzluğa nasıl geçmeli? Bu ancak bir arzu varsa mümkündür. Bir kâr amacı, bir açgözlülük, bir kazanç varsa, ancak o zaman arzudan arzusuzluğa geçebilirsin. Ama o zaman hiç de hareket etmiş olmazsın. Arzusuzlukta ebedi mutluluğa ulaşacağını söylüyorum. Bu doğrudur (arzusuzlukta ebedi mutluluğun gerçekleştiği doğrudur) ama ben sana arzusuzlukla ebedi mutluluğa ulaşacağını söylediğimde sen bunu bir arzu hedef haline getiriyorsun ve o zaman asıl noktayı tamamen kaçırıyorsun. Bu bir semere değildir, derin bir anlayışın sonucudur. Bu yüzden arzuda acı olduğunu anlamaya çalış. Bunu zaten bildiğini düşünme. Bilmiyorsun; bilsen arzu içinde nasıl hareket edebilirsin? Henüz arzunun acı olduğunun, arzunun cehennem olduğunun farkına varmadın. Dikkatli ol. Bir şey arzularken
dikkatli ol. Sonra arzunun içinde eksiksiz uyanıklık ile hareket et, o zaman cehenneme ulaşırsın. Her arzu acıya yol açar, tatmin edilse de edilmese de. Tatmin edilirse, daha çabuk olur bu, tatmin edilmezse zaman alır... Ama her arzu acıya yol açar. Tüm süreçte uyanık ol ve onunla hareket et. Aceleye gerek yok, çünkü hiçbir şey aceleyle yapılamaz ve aceleyle tinsel büyüme mümkün değildir. Ağır ağır, sabırla hareket et. Her arzuyu izle ve sonra her arzunun nasıl cehenneme açılan bir kapı olduğunu izle. Fark ediş gerçekleştiği anda, arzu kalmayacaktır. Aniden arzular kaybolacaktır ve sen bir arzusuzluk durumu içinde kalacaksın. "Arzulamama" demiyorum, "arzusuzluk" diyorum. Bunu uygulayamazsın, unutma; yalnızca arzular uygulanabilir. Arzusuzluğu nasıl uygulayabilirsin? Uygulayamazsın, yalnızca arzulan uygulayabilirsin. Ama eğer uyanıksan,
onların acıya yol açtığının farkına varırsın. Ve her arzu acıya yol açtığı zaman, bunu fark ettiğin zaman... Yalnızca bir fikir ve bilgi olarak değil, fark edilmiş bir gerçek olduğu zaman... Arzu yok olur. İmkânsızlaşır. Kendini acıya nasıl götürebilirsin? Sen hep 'kendini mutluluğa götürüyorsun', öyle olduğunu sanıyordun ve hep acıya gidiyordun. Ömürlerdir aynı şey oluyordu. Sen hep şu ya da bu kapının cennete açıldığını düşünüyordun ve içeri girdiğin zaman oranın cehennem olduğunu fark ediyordun. Hep böyle oluyordu; hep. Her arzunun içinde zihninle hareket et ve bırak her arzu seni acıya götürsün. Sonra, aniden, bir gün olgunluğu duyacaksın; her arzunun acı olduğunu fark edeceksin. Bunu fark ettiğin an, arzulama yok olur. Artık herhangi bir şey yapmaya gerek yoktur; arzu geride kalır, kuruyup gider ve sen bir arzusuzluk durumunda kalırsın. Bu arzusuzluk durumunda nirvana vardır, mükemmellik
vardır, mutlak mutluluk vardır. Sen buna Tanrı, Tanrının krallığı ya da ne diliyorsan onu diyebilirsin; ama bil ki bu senin arzunun semeresi değil. Bu arzusuzlugunun sonucudur. Arzusuzluk uygulanamaz. Arzusuzluğu 'uygulayanlar' kendilerini aldatıyor. Dünyanın her yerinde arzusuzluk uygulayanlardan çok var. Bhikkhular, sannyasinler... Arzusuzluğu uygulayamazsın; hiçbir olumsuz şey uygulanamaz. Alttan alta arzuluyorlar, Tanrıyı, gelecek olan huzuru, ölümün ötesindeki gelecekte bir yerde onları bekleyen mutluluğu özlüyorlar. Arzuluyorlar, yalnızca arzularına 'tinsel arzu' adını veriyorlar. Kendini çok kolay kandırabilirsin. Sözcükler çok aldatıcıdır. Zehre "Tanrıların yiyeceği" diyorsun ve tanrıların yiyeceği dediğin zaman tanrıların yiyeceği gibi görünüyor. Sözcükler hipnotize ediyor; bu bir şeydir. Ama bu duygu, arzunun acı olduğunu fark ediş sana ait
olmalıdır. Mary Stevens bir yerde, bir arkadaşının evini ziyaret ettiğini yazmış. Arkadaşının kızı körmüş. Mary Stevens çok şaşırmış, çünkü kız, "O adam çirkin, ondan hoşlanmadım" diyormuş ya da "Bu elbisenin rengi çok güzel" diyormuş. Kız kör olduğundan Mary Stevens sormuş: "Birinin çirkin, bir rengin güzel olduğunu nasıl hissediyorsun?" Kız şöyle demiş: "Kız kardeşlerim söylüyor." İşte bu bilgidir. Buda arzunun acı olduğunu söyledi ve sen de tekrarlıyorsun. Bu bilgidir. Sen arzuluyorsun ve arzunun acı olduğunu hiç görmedin. Sen yalnızca Buda'yı duydun. Bu işe yaramaz. Yalnızca ömrünü ve fırsatları boşa harcıyorsun. Senin kendi deneyimin seni değiştirebilir; başka hiçbir şey değiştiremez. Bilgi ödünç alınamaz. Ödünç alınırsa, sahtedir.
Bilgi gibi görünür, ama değildir. Ama biz neden Buda'yı ya da İsa'yı takip ederiz... Neden? Açgözlülüğümüz yüzünden. Buda'nın gözlerine bakarız; onlar o kadar huzurludur ki içimizde bir açgözlülük doğar, buna erişme arzusu doğar. Buda öylesine mutludur... Her an esriklik içindedir. Buda gibi olma arzusu doğar. Biz de bu tür durumlar arzularız. Sonra Buda'nın nasıl bunu başardığını, bunun nasıl olduğunu sorarız, "nasıl" pek çok sorun yaratır, çünkü o zaman Buda bunun "arzusuzluk" içinde olduğunu söyler. Ve haklıdır, gerçekten arzusuzluk içinde olmuştur. Ama biz arzusuzluk içinde olduğunu duyduğumuzda, arzusuzluk uygulamaya başlarız, arzulan terk etmeye başlarız ve tüm bu çaba usta gibi olma arzusudur. Buda başkası gibi olmaya çalışmıyordu; o Buda olmayı istemiyordu. O yalnızca kendi acısını anlamaya çalışıyordu. Ve anlayışı ne kadar artarsa acısı o kadar azalıyordu. Sonra
bir gün arzunun zehir olduğunu anladı. Arzun varsa sen kurbansın; artık mutlu olman asla mümkün değil. Ancak umut edebilirsin... Umut ve hayal kırıklığın olur, sonra daha fazla umut ve daha fazla hayal kırıklığı: Senin çemberin bu olur. Ve daha fazla hayal kırıklığına uğradığında daha fazla umut beslersin, çünkü tek teselli budur. Gelecekte hareket etmeye devam edersin, çünkü şu anda yalnızca hayal kırıklığı var ve hayal kırıklığı geçmişin yüzünden var. Geçmişte şimdiki an gelecekti ve sen onu umut ediyordun. Şimdi bir hayal kırıklığı oldu. Sonra yine geleceği umut ediyorsun ve o gelecek de şimdi olduğunda, yine hayal kırıklığına uğrayacaksın. Sonra yine umut edeceksin. Sonra daha fazla hayal kırıklığı, daha fazla umut ve daha fazla umutla daha da fazla hayal kırıklığı. Bu bir kısır döngüdür. Sansara çemberi budur. Ama hiçbir buda sana kendi gözlerini
veremez. Ve onları sana verememesi iyidir; aksi halde sonsuza dek hep sahte kalırdın. O zaman asla gerçek olamazdın. Acı çekmek iyidir, çünkü ancak acı çekerek gerçek ve orijinal olabilirsin. Bu yüzden ilk şey: Arzularınla hareket et ki onların gerçekte ne olduğunu anlayabilesin. Orada gizli acıyı tecrübe et. Bırak sana görünsün. Yalnızca bu dünyadan kaçınmaktır... Yalnızca bu tapascharyadır. Maropa, uyanık olabilirsen her arzunun seni nirvanaya götürdüğünü söylemiştir. Eğer uyanıksan, her arzunun acı olduğunu anlarsın. Ve arzunun her köşesini, her bucağını yokladığında, aniden durursun. Oluş o duruştadır ve o hep oradadır. O oluş hep seni beklemektedir, seninle şimdide buluşmayı beklemektedir. Ama sen asla 'şimdi'de değilsin, sen hep düş görüyorsun. Gerçeklik seni besliyor. Gerçek sayesinde hayattasın; gerçek sayesinde varsın. Ama sen gerçekdışının içinde hareket etmeyi
sürdürüyorsun. Gerçekdışı çok hipnotize edicidir. Bir Yahudi fıkrası duydum. İki eski dost seneler sonra karşılaşmış. Biri diğerine şöyle demiş: "Seni yirmi beş senedir görmüyorum. Oğlun Harry nasıl?" Diğeri şöyle demiş: "Bir oğlum var; büyük bir şair. Sesi tüm ülkede duyuluyor, şarkıları söyleniyor ve şiir bilenler eninde sonunda Nobel'e aday gösterileceğini söylüyor." İlki: "Harika! Peki ikinci oğlun, Benny, o nasıl?" Diğeri: "İkinci oğlum beni çok mutlu ediyor. O bir önder, büyük bir siyasi önder. Binlerce kişi takip ediyor onu ve eminim eninde sonunda bu ülkenin başbakanı olacak." Sonra ilki şöyle demiş: "Tanrım! Ne kadar şanslısın! Ya üçüncü oğlun, Izzie?"
Baba çok hüzünlenmiş ve demiş ki: "Izzie mi? O hâlâ Izzie. Bir terzi. Ama sana şunu söylemeliyim, Izzie olmasa hepimiz aç kalırdık." Ama Izzie yalnızca bir terzi olduğu için baba üzülüyor. Ve şair, büyük siyasetçi, büyük önder... Hepsi düş. Izzie gerçeklik. Terzi. "Ama Izzie olmasa hepimiz aç Kalırdık" demiş adam. Şu an olmasa var olamazdın. O gerçektir. Ama sen asla onunla mutlu olmazsın. Sen gelecekteki Nobel adaylıkları, başbakanlıklarla mesut olursun. Şu anda, "Izzie yalnızca bir terzi." Sen ayaklarını gerçekliğine basıyorsun; o zemin düşler değil. Onlar sahte. Şu andaki gerçekliğini kabullen. Onunla yüzleş, ne olursa olsun kabullen ve zihnin geleceğe gitmesine izin verme. Gelecek arzudur. Burada ve şu anda olabilirsen, Buda'sın. Burada ve şu anda olamıyorsan, o zaman her şey yalnızca düşlerden oluşmaktadır.
Dönmen gerek, çünkü düşler seni hiçbir yere götürmez. Düşler seni ancak umut ve hayal kırıklığına götürebilir, ama onlar aracılığı ile hiçbir şey gerçek olmaz. Ama taklit edemeyeceğini söylediğimi unutma. Acını yaşaman gerek. Yol acıdır. Seni arındırır, seni uyanık kılar, seni farkında kılar. Ne kadar çok farkında olursan, o kadar az arzu dolu olursun. Tamamen farkında isen, arzusuzluk olur ve meditasyon yalnızca tamamen farkında olmaktır.
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst