- Katılım
- 9 Nisan 2018
- Mesajlar
- 202
- Şehir
- Antalya
Çinliler...
Güneydoğu Asya'nın en bereketli topraklarına yerleşmiş olan ve nüfusu bir hayli bol olan, vaktinde coğrafi düşmanımız rolünü hakkıyla yerine getirmiş ve tarihte de çok acılar çekmiş bir millettir Çinliler.
Bu boyları küçük ama zekaları bir hayli fazla olan milleti inceliyorum bu sıralar. Tarih boyunca görkemli yükselişlerin ve görkemli çöküşlerin medeniyeti olmayı başarmış daima Çin. Ama ben bugün size çöküşlerinden değil, yükselişlerinden, hem de gökdelenler dolusu bir yükselişten bahsedeceğim.
1980'lere dönelim... Çin hala Komünist rejimin baskısı altında ekonomik ve politik olarak ciddi baskılara maruz bir şekilde yaşamaya devam ediyor. Bu durum hükümette çalışan memurları zenginleştirirken, çiftçiyi ve alt tabakadaki halkı her geçen gün daha da eziyor. Tabi, her etki bir de tepki yaratır. Bu yüzden çiftçiler ve alt tabakadaki insanlar bu duruma isyan etmeye başlıyorlar. İsyanlar ve tepkiler büyümeye başlayınca, artık Pekin'deki hükümet "böyle gelmiş böyle geçer" desturunu bırakıp Çin'in kaderini değiştirecek bir reforma gidiyor.
İşte bundan sonrasında, komünist rejim altındaki Çin inanılmaz bir hızla kapitalleşmeye, güçlenmeye başlıyor. 7'den 70'e herkesin canla başla çalışmaya başladığı bu dönem artık dünyada da dengeler değişmeye başlıyor. Çin öyle bir hızla güçleniyor ki, dünya ekonomilerine vurduğu darbeler yüzünden başta ABD ve Avrupa devletleri olmak üzere birçok devlet ciddi zararlara uğruyor.
Peki neden Çinliler böyle büyük bir hızla komünist baskıdan kurtulup kapitalleşmeye başladı ?
Aslında bunun nedenini Çinlilerde değil, Avrupalılarda aramak gerekiyor. 1842'de İngiltere haksız bir şekilde işgal ettiği Hong Kong'da oranın yerli halkı olan Çinlileri öylesine dışlıyor, öylesine ötekileştiriyor ki, bu da Çinlilerin aklına kazınıyor. Hatta Hong Kong'daki birçok parka "Köpekler ve Çinliler Giremez!" yazısı astırıyorlar.
İşte, bunların hepsi Çin'in ve Çin halkının hafızasında acı bir yara gibi kanamaya devam ediyor. Bu yüzden Çinliler bugün Avrupalıların ve ABD'nin kendisine çektirdiği acıların intikamını almak üzere yemin etmiş bir Samuray gibi ekonominin her noktasına saldırıyor. Öylesine bir hırsla, öylesine amansız bir şekilde çalışıyorlar ki, birkaç yıl sonra diğer dünya devletlerinin Çin ile mücadele etmesi çok zor olacak.
Peki bunları size neden mi anlatıyorum ?
Elbette tarih bilginiz olsun diye değil, zira bunu benim yerime yapabilecek birçok yazar ve site var, kaldı ki burası bir Pick-Up forumu. Size bunu anlatmamın nedeni, Çin'in bizler için gayet güzel bir örnek olması. Gerçekten isteyince, kararlı olunca ve harekete geçince neler olabileceğinin bir kanıtı niteliğinde. Aslında her birimiz kendi Komünist rejimlerimizin baskısı altındayız: korkularımız ve tembelliğimiz.
Bu rejimlerimiz bizi öylesine baskılıyor, öylesine ümitsizliğe düşüyor ki, belki de yıllarca bu korku ve ümitsizliklerle yaşayıp ölüyoruz. Oysa farkında değiliz ki korkularımızdan vazgeçip tembelliği bir kenara attıktan sonra belki de içimizde 7'den 70'e canla başla çalışacak ve vaktinde bizi üzen, korkutan her şeyin hakkından gelecek bir Çin var.
Eğer Çin bugün bu kadar çalışmasaydı, bu noktaya da gelemezdi. Zekası değildir Çin'i bugün bu kadar önemli hale getiren; bitmek bilmez yükselme duygusudur.
Belki de vaktindeki ezilmişliğin, dışlanmışlığın, hor görülmüşlüğün intikamıdır. Her ne ise, bunun Çin'e çok yaradığı o kadar belli ki.
Peki, size yarayan ne ? Sizi harekete geçiren nedir ?
Bunu bulmak zorundasınız. Yoksa böyle gelip böyle geçmeye devam edecek. Sürekli aynı şeyleri yapıp aynı sıkıcı ve moral bozucu sonuçları almaya devam ettiğiniz bir hayat döngüsü içerisinde yaşayıp gideceksiniz.
Ya da bu döngüyü kırıp tüm dünyaya haddini bildireceksiniz.
Martin Luther'in de dediği gibi;

Güneydoğu Asya'nın en bereketli topraklarına yerleşmiş olan ve nüfusu bir hayli bol olan, vaktinde coğrafi düşmanımız rolünü hakkıyla yerine getirmiş ve tarihte de çok acılar çekmiş bir millettir Çinliler.
Bu boyları küçük ama zekaları bir hayli fazla olan milleti inceliyorum bu sıralar. Tarih boyunca görkemli yükselişlerin ve görkemli çöküşlerin medeniyeti olmayı başarmış daima Çin. Ama ben bugün size çöküşlerinden değil, yükselişlerinden, hem de gökdelenler dolusu bir yükselişten bahsedeceğim.
1980'lere dönelim... Çin hala Komünist rejimin baskısı altında ekonomik ve politik olarak ciddi baskılara maruz bir şekilde yaşamaya devam ediyor. Bu durum hükümette çalışan memurları zenginleştirirken, çiftçiyi ve alt tabakadaki halkı her geçen gün daha da eziyor. Tabi, her etki bir de tepki yaratır. Bu yüzden çiftçiler ve alt tabakadaki insanlar bu duruma isyan etmeye başlıyorlar. İsyanlar ve tepkiler büyümeye başlayınca, artık Pekin'deki hükümet "böyle gelmiş böyle geçer" desturunu bırakıp Çin'in kaderini değiştirecek bir reforma gidiyor.
İşte bundan sonrasında, komünist rejim altındaki Çin inanılmaz bir hızla kapitalleşmeye, güçlenmeye başlıyor. 7'den 70'e herkesin canla başla çalışmaya başladığı bu dönem artık dünyada da dengeler değişmeye başlıyor. Çin öyle bir hızla güçleniyor ki, dünya ekonomilerine vurduğu darbeler yüzünden başta ABD ve Avrupa devletleri olmak üzere birçok devlet ciddi zararlara uğruyor.
Peki neden Çinliler böyle büyük bir hızla komünist baskıdan kurtulup kapitalleşmeye başladı ?
Aslında bunun nedenini Çinlilerde değil, Avrupalılarda aramak gerekiyor. 1842'de İngiltere haksız bir şekilde işgal ettiği Hong Kong'da oranın yerli halkı olan Çinlileri öylesine dışlıyor, öylesine ötekileştiriyor ki, bu da Çinlilerin aklına kazınıyor. Hatta Hong Kong'daki birçok parka "Köpekler ve Çinliler Giremez!" yazısı astırıyorlar.
İşte, bunların hepsi Çin'in ve Çin halkının hafızasında acı bir yara gibi kanamaya devam ediyor. Bu yüzden Çinliler bugün Avrupalıların ve ABD'nin kendisine çektirdiği acıların intikamını almak üzere yemin etmiş bir Samuray gibi ekonominin her noktasına saldırıyor. Öylesine bir hırsla, öylesine amansız bir şekilde çalışıyorlar ki, birkaç yıl sonra diğer dünya devletlerinin Çin ile mücadele etmesi çok zor olacak.
Peki bunları size neden mi anlatıyorum ?
Elbette tarih bilginiz olsun diye değil, zira bunu benim yerime yapabilecek birçok yazar ve site var, kaldı ki burası bir Pick-Up forumu. Size bunu anlatmamın nedeni, Çin'in bizler için gayet güzel bir örnek olması. Gerçekten isteyince, kararlı olunca ve harekete geçince neler olabileceğinin bir kanıtı niteliğinde. Aslında her birimiz kendi Komünist rejimlerimizin baskısı altındayız: korkularımız ve tembelliğimiz.
Bu rejimlerimiz bizi öylesine baskılıyor, öylesine ümitsizliğe düşüyor ki, belki de yıllarca bu korku ve ümitsizliklerle yaşayıp ölüyoruz. Oysa farkında değiliz ki korkularımızdan vazgeçip tembelliği bir kenara attıktan sonra belki de içimizde 7'den 70'e canla başla çalışacak ve vaktinde bizi üzen, korkutan her şeyin hakkından gelecek bir Çin var.
Eğer Çin bugün bu kadar çalışmasaydı, bu noktaya da gelemezdi. Zekası değildir Çin'i bugün bu kadar önemli hale getiren; bitmek bilmez yükselme duygusudur.
Belki de vaktindeki ezilmişliğin, dışlanmışlığın, hor görülmüşlüğün intikamıdır. Her ne ise, bunun Çin'e çok yaradığı o kadar belli ki.
Peki, size yarayan ne ? Sizi harekete geçiren nedir ?
Bunu bulmak zorundasınız. Yoksa böyle gelip böyle geçmeye devam edecek. Sürekli aynı şeyleri yapıp aynı sıkıcı ve moral bozucu sonuçları almaya devam ettiğiniz bir hayat döngüsü içerisinde yaşayıp gideceksiniz.
Ya da bu döngüyü kırıp tüm dünyaya haddini bildireceksiniz.
Martin Luther'in de dediği gibi;
