- Katılım
- 20 Mayıs 2019
- Mesajlar
- 219
- Tepkime puanı
- 745
- Şehir
- İzmir
Çin’de bir adam, her gün boynuna dayadığı kalın sopanın iki ucuna astığı testilerle dereden su taşırmış evine. Bu testilerden birinin yan kısmında bir çatlak varmış. Diğeri ise hiç kusursuz olup sapasağlammış. Her seferinde, bu kusursuz testi adamın doldurduğu suyun tümünü taşır, ulaştırırmış eve. Ama her zaman boynunda taşıdığı testilerden çatlak olanı eve yarım testi su getirebilirmiş.
İki sene boyunca her gün böyle geçmiş. Adam her iki testiyi suyla doldururmuş ama evine vardığında sadece bir buçuk testi suyu kalırmış. Tabii ki kusursuz, çatlaksız testi görevini mükemmel yaptığı için çok gururlanırmış. Fakat çatlak olan kusurlu testi, çok utanırmış. Doldurulan suyun sadece yarısını eve ulaştırabildiği için de çok üzülürmüş. İki yılın sonunda bir gün, görevini yapamadığını düşünen çatlak testi ırmak kenarında adama şöyle demiş:
Adam gülümseyerek dönmüş testiye:
Kıssadan hisse; Yaşamda birçok kişi kendisini en iyi ve kusursuz gösterme çabasına girişir. Oysa ne kadar gereksiz bir telaştır bu. Unutmamamız gerekir ki, ‘mükemmel’ insan yoktur.Tarih boyunca olmamıştır, olmayacaktır da. Aslında hepimiz birer çatlak testiyiz. Hepimizin kusurlu tarafları var ve bizi biz yapan, diğerlerinden ayıran da bu eşsiz özelliklerimiz.
Önemli olan kusurlarımızın farkında olup, onları kabullenip, onlarla birlikte yaşamayı öğrenip onları sevebilmektir. ‘İnsan olabilmek’ bunu gerektirir. Hayatımızı ilginç kılan, ödüllendiren ve renklendiren hep bu kusurlu yanlarımızdır. Kimi insan entelektüel bir üstünlük geliştirip her şeyi mantıkla çözebileceğine inanır ama duygusal yaşamında ya başarısız ya da yalnız olur. Kusursuzluğa ulaşma çabası kişinin yaşam alanını da daraltarak yeni deneyimlere ve değişik yaşantılara kendini kapatmasına yol açar. ‘Kusursuzluk’ diye bir şey sadece hayal dünyasında olur. Kaldı ki bu tanıma uyanların da çok sıkıcı ve renksiz olacağını kestirebilmek güç değil. Kısaca acı da verse kusurlarımızla yüzleşebilmeliyiz.
Kendine kızmak ya da kendine acımak insanın sorumluluklarını görmesini engeller. Sorumluluklarına sahip çıkamayan ise güçsüzdür. Güçlü olabilmek ise yürekli olmayı gerektirir. Kusurlu bir yanımızla yüzleşip onu kabullenmek, diğer insanlarla olan ilişkilerimizi de etkiler.
Kendisine hoşgörülü olan insan, diğerlerinin kusurlu yanlarını da daha kolay kabullenir. Kusurları değil, içindeki güzellikleri görür.Günümüzde en çok ihtiyacımız olan ‘hoşgörü’ de ancak böyle elde edilebilir. Kusurlarıyla yüzleşebilme yürekliliğini gösterebilen kişileri ve onları bu şekilde kabul edip anlayabilenleri saygıyla selamlarım
İki sene boyunca her gün böyle geçmiş. Adam her iki testiyi suyla doldururmuş ama evine vardığında sadece bir buçuk testi suyu kalırmış. Tabii ki kusursuz, çatlaksız testi görevini mükemmel yaptığı için çok gururlanırmış. Fakat çatlak olan kusurlu testi, çok utanırmış. Doldurulan suyun sadece yarısını eve ulaştırabildiği için de çok üzülürmüş. İki yılın sonunda bir gün, görevini yapamadığını düşünen çatlak testi ırmak kenarında adama şöyle demiş:
“Kendimden utanıyorum. Şu yanımdaki çatlak nedeniyle sular eve gidene kadar akıp gidiyor”.
Adam gülümseyerek dönmüş testiye:
“Göremedin mi? Yolun senin tarafında olan kısmı çiçeklerle dolu. Fakat kusursuz testinin tarafında hiç yok. Çünkü ben başından beri senin kusurunu, çatlağını biliyordum. Senin tarafına çiçek tohumları ektim. Ve her gün o yolda ben su taşırken, sen onları suladın. İki senedir senin suladığın o güzel çiçekleri toplayıp masamı süslüyorum. Sen kusursuz olsaydın, o çatlağın olmasaydı evime böyle güzellik ve zarafet veremeyecektim” diye cevap vermiş.
Kıssadan hisse; Yaşamda birçok kişi kendisini en iyi ve kusursuz gösterme çabasına girişir. Oysa ne kadar gereksiz bir telaştır bu. Unutmamamız gerekir ki, ‘mükemmel’ insan yoktur.Tarih boyunca olmamıştır, olmayacaktır da. Aslında hepimiz birer çatlak testiyiz. Hepimizin kusurlu tarafları var ve bizi biz yapan, diğerlerinden ayıran da bu eşsiz özelliklerimiz.
Önemli olan kusurlarımızın farkında olup, onları kabullenip, onlarla birlikte yaşamayı öğrenip onları sevebilmektir. ‘İnsan olabilmek’ bunu gerektirir. Hayatımızı ilginç kılan, ödüllendiren ve renklendiren hep bu kusurlu yanlarımızdır. Kimi insan entelektüel bir üstünlük geliştirip her şeyi mantıkla çözebileceğine inanır ama duygusal yaşamında ya başarısız ya da yalnız olur. Kusursuzluğa ulaşma çabası kişinin yaşam alanını da daraltarak yeni deneyimlere ve değişik yaşantılara kendini kapatmasına yol açar. ‘Kusursuzluk’ diye bir şey sadece hayal dünyasında olur. Kaldı ki bu tanıma uyanların da çok sıkıcı ve renksiz olacağını kestirebilmek güç değil. Kısaca acı da verse kusurlarımızla yüzleşebilmeliyiz.
Kendine kızmak ya da kendine acımak insanın sorumluluklarını görmesini engeller. Sorumluluklarına sahip çıkamayan ise güçsüzdür. Güçlü olabilmek ise yürekli olmayı gerektirir. Kusurlu bir yanımızla yüzleşip onu kabullenmek, diğer insanlarla olan ilişkilerimizi de etkiler.
Kendisine hoşgörülü olan insan, diğerlerinin kusurlu yanlarını da daha kolay kabullenir. Kusurları değil, içindeki güzellikleri görür.Günümüzde en çok ihtiyacımız olan ‘hoşgörü’ de ancak böyle elde edilebilir. Kusurlarıyla yüzleşebilme yürekliliğini gösterebilen kişileri ve onları bu şekilde kabul edip anlayabilenleri saygıyla selamlarım