- Katılım
- 8 Kasım 2019
- Mesajlar
- 19
- Tepkime puanı
- 31
- Yaş
- 26
- Şehir
- Eskişehir
soru hakkında konuşmadan önce belirtmek isterim ki din ve inanç birbirinden ayrı kavramlardır. inanç olgusunun dinlerden önce var olduğunu düşünüyorum. Marx ve Engels sosyoloji tarihi endeksli bu inceleme dinin yani inancın kitlesel ve siyası formunun incelemesidir.
Hayır yoktu. Yalana gerek yok, elimizdeki semavi dinler bizi ancak 4 ila 6 bin yıl geriye götürebiliyor. Fakat homo sapiens atamızın yaşı 200 bine dayanıyor. Din, şuan ki fikrimce bir yan üründür, sonuç olarak din en baştan beri yoktur. Birileri dine muhtaç kaldı ve bazı töre ve bilinç sistemlerini dinleştirdi.
Dinin oluşmasının nedenlerini incelemeden önce o dönemlerdeki toplumları incelemek istiyorum. O dönemler 2 tip toplum çeşitimiz var; çiftçi ve çoban toplum.
Çiftçi toplum yerleşik hayata geçmiş ve kendi kent topluluklarını oluşturmaya başlamıştı. Ekonomik olarak çobanlardan da iyilerdi. Artık tahıl ve ekip biçmekten anlıyor ve en önemlisi gayet hatırı sayılır bir artı ürün elde ediyorlardı. Artı ürünleri yedikleri dışında depolarında sakladıkları tahıl ve yiyecektir. Bu o zamanların en değerli hazinesidir. Bu artı ürün fazlalığı hayvanları gütmek için yerleşik hayata geçemeyen çobanların ağzını sulandırıyordu. Daha da ilerleyen zamanlarda çobanlar güçlü ve saldırgan yönlerinden yararlanarak çiftçi toplumu yağmaladı artı ürünleri elde etti. Fakat bu artı ürün bitiyordu yenisi dolayısıyla yağma sistemine üretici çiftçiler gerekiyordu. Bu yüzden çobanlar sözde korumacılık yaparak çiftçilerin artı ürünlerinden bir kısmını almaya başladı. Çoban çiftçisini diğer çobanlara karşı koruyor ve ayni zamanda da artı ürün elde ediyordu bu durum daha da ilerleyince çobanlar tamamen çiftçilerin başına geçti. Ve yönetici sınıfï oluştu.
Şimdi bu konuya ara verip bir metafor üzerinden antitezimize devam edelim. Aşermek, bir insan bir şeyi arzular dimi. Arzulamanın evrimsel yönü şöyle kolayca anlatılabilir. Biz bir portakalı arzularsak ona ulaşmak için çok daha fazla istek duyarız. Diğeri ise o şeyi aşermiyorsa bizim karnimizi doyurmamız daha olasıdır. Ve doğa aşereni arzulayanı seçer. İşte gerçeklik ve ürün budur. Ama günümüz kapitalist sisteminde bazı yiyecek markaları aşermemizi kimyasal bir yoldan tetikleyecek yollar geliştirip bu ürünü kullanır ve KENDİ ARZULARI, İSTEKLERİ, RAHATLARI İÇİN bu yan ürünü keşfetmişlerdir.
Ana konumuza devam edelim, oluşan yönetici toplumumuz artı ürünün tadını aldı ve bunu daha da artırmak istedi, çiftçi toplum ile yöneticiler arasındaki fark iyice arttı. Bu sırada insanların bilinci gelişmeler yaşadı. Ve bazı gelişmeler sonucunda metafizikle ilgilenmeye başladı bu sırada liderlerini yöneticilerini tanrısallaştırma yoluna gitti. Bu yanlış bilinçsel adim yöneticiler tarafından ustaca kontrol edildi ve dinleştirildi. O zamanlar popüler olan tanrının oğlu gibi kavramlar buna en iyi örnektir. Mısır mitosları bu konumuzu çok güzel açıklar. Devamında çiftçi çalışır çok çalışır, yönetici derki sen dert etme çalış diğer dunyada sana ev vereceğim. Çiftçi çalışır durur, yönetici derki dert etme çaliş bu senin kaderin bozamazsin. Çiftçi açlıktan ölür bu onun kaderidir. Cennet cehennem kavramı tanrının somutluktan soyutluğa taşinmasi bu dönemlerde gerçekleşir.
Sonuç olarak, "din baştan beri vardır" durumu gayet geçersiz bir tezdir. Din yönetici sınıfın isteğiyle oluşmuş onları yücelten bir siyasal-inançsal sistemdir. Din, ürün değil yan üründür. Yan ürün olması, dinin ilahi bi güc tarafindan gönderilme tezini de çürütür zira olması için dünyasal nedensel ve zeminsel bilinç birikimi vardır. Ürün olsa evet din ilahi güç kaynaklıdır denebilir ama metaforumuzda da belirtiğimiz gibi biz bilincimizi yani birimimizi yaptık, ama yöneticiler kendi ZEVKLERİ, İSTEKLERİ, RAHATLARI için bunu yiyecek markaları gibi kendi emellerince kullandı...
Hayır yoktu. Yalana gerek yok, elimizdeki semavi dinler bizi ancak 4 ila 6 bin yıl geriye götürebiliyor. Fakat homo sapiens atamızın yaşı 200 bine dayanıyor. Din, şuan ki fikrimce bir yan üründür, sonuç olarak din en baştan beri yoktur. Birileri dine muhtaç kaldı ve bazı töre ve bilinç sistemlerini dinleştirdi.
Dinin oluşmasının nedenlerini incelemeden önce o dönemlerdeki toplumları incelemek istiyorum. O dönemler 2 tip toplum çeşitimiz var; çiftçi ve çoban toplum.
Çiftçi toplum yerleşik hayata geçmiş ve kendi kent topluluklarını oluşturmaya başlamıştı. Ekonomik olarak çobanlardan da iyilerdi. Artık tahıl ve ekip biçmekten anlıyor ve en önemlisi gayet hatırı sayılır bir artı ürün elde ediyorlardı. Artı ürünleri yedikleri dışında depolarında sakladıkları tahıl ve yiyecektir. Bu o zamanların en değerli hazinesidir. Bu artı ürün fazlalığı hayvanları gütmek için yerleşik hayata geçemeyen çobanların ağzını sulandırıyordu. Daha da ilerleyen zamanlarda çobanlar güçlü ve saldırgan yönlerinden yararlanarak çiftçi toplumu yağmaladı artı ürünleri elde etti. Fakat bu artı ürün bitiyordu yenisi dolayısıyla yağma sistemine üretici çiftçiler gerekiyordu. Bu yüzden çobanlar sözde korumacılık yaparak çiftçilerin artı ürünlerinden bir kısmını almaya başladı. Çoban çiftçisini diğer çobanlara karşı koruyor ve ayni zamanda da artı ürün elde ediyordu bu durum daha da ilerleyince çobanlar tamamen çiftçilerin başına geçti. Ve yönetici sınıfï oluştu.
Şimdi bu konuya ara verip bir metafor üzerinden antitezimize devam edelim. Aşermek, bir insan bir şeyi arzular dimi. Arzulamanın evrimsel yönü şöyle kolayca anlatılabilir. Biz bir portakalı arzularsak ona ulaşmak için çok daha fazla istek duyarız. Diğeri ise o şeyi aşermiyorsa bizim karnimizi doyurmamız daha olasıdır. Ve doğa aşereni arzulayanı seçer. İşte gerçeklik ve ürün budur. Ama günümüz kapitalist sisteminde bazı yiyecek markaları aşermemizi kimyasal bir yoldan tetikleyecek yollar geliştirip bu ürünü kullanır ve KENDİ ARZULARI, İSTEKLERİ, RAHATLARI İÇİN bu yan ürünü keşfetmişlerdir.
Ana konumuza devam edelim, oluşan yönetici toplumumuz artı ürünün tadını aldı ve bunu daha da artırmak istedi, çiftçi toplum ile yöneticiler arasındaki fark iyice arttı. Bu sırada insanların bilinci gelişmeler yaşadı. Ve bazı gelişmeler sonucunda metafizikle ilgilenmeye başladı bu sırada liderlerini yöneticilerini tanrısallaştırma yoluna gitti. Bu yanlış bilinçsel adim yöneticiler tarafından ustaca kontrol edildi ve dinleştirildi. O zamanlar popüler olan tanrının oğlu gibi kavramlar buna en iyi örnektir. Mısır mitosları bu konumuzu çok güzel açıklar. Devamında çiftçi çalışır çok çalışır, yönetici derki sen dert etme çalış diğer dunyada sana ev vereceğim. Çiftçi çalışır durur, yönetici derki dert etme çaliş bu senin kaderin bozamazsin. Çiftçi açlıktan ölür bu onun kaderidir. Cennet cehennem kavramı tanrının somutluktan soyutluğa taşinmasi bu dönemlerde gerçekleşir.
Sonuç olarak, "din baştan beri vardır" durumu gayet geçersiz bir tezdir. Din yönetici sınıfın isteğiyle oluşmuş onları yücelten bir siyasal-inançsal sistemdir. Din, ürün değil yan üründür. Yan ürün olması, dinin ilahi bi güc tarafindan gönderilme tezini de çürütür zira olması için dünyasal nedensel ve zeminsel bilinç birikimi vardır. Ürün olsa evet din ilahi güç kaynaklıdır denebilir ama metaforumuzda da belirtiğimiz gibi biz bilincimizi yani birimimizi yaptık, ama yöneticiler kendi ZEVKLERİ, İSTEKLERİ, RAHATLARI için bunu yiyecek markaları gibi kendi emellerince kullandı...