Alfaloji Forum

Sitemizde şu anda bakım yapılmaktadır. Üyelik istekleri ve konular bakım sonrasında onaylanacaktır.

Freudyen bakış açısında aile

Katılım
16 Mayıs 2019
Mesajlar
4
Tepkime puanı
4
Yaş
27
Şehir
İstanbul
öncelikle freud tu kıldı tüydü diyeceklere kendisinin psikolojinin en bilindik temeli olan bilinçaltı-ego-süperego kavramlarını psikolojiye kazandıran kişi olduğunu hatırlatmak isterim. ve hala freudyen düşünce ile vaka çözen psikiyatrlar olduğu da vakidir..

yolculuğa en başından bebek ile başlayalım. bebek kendi düsüncesi ile gerçeğin hudutlarını kestiremeyen bir istekler yığınıdır. ve burda freud un bilmediği bir noktayı paylaşmak istiyorum. kadınlar doğururken inanılmaz miktarda aşk hormonu salgılar. bebeğe duyduğu sevgi budur. hiçbirinizin annesi sizi içten sevmez. sevse bile çok azdır. babanız sizi gerçekten sever. gidin o adamı kucaklayın ve annenizin sizi severken törpülemek için nasıl bu kadar ikiyüzlü olduğunu hatırlayın.

konuya dönersem evladını birdenbire aşırı seven anne ve bir bebeğimiz var. tehlikenin farkında mısınız? bebe burda hayatını mahvedecek bi döngüye girme eşiğindedir. anneye bağlanmakta ve karşılık almakta hatta onu kendiyle bir görmektedir zira sütü de ondan almaktadır. bebek düşüncesini herkesin bildiğini sanar ve babadan, o kendini koşulsuz seven tek kişiden korku beslemeye başlar. anneyle olan durumundan ötürü penisinin kesileceğini düşünür erkek bebek. bu oedipus kompleksidir. bebek dişiyse halihazırda penisinin kesildiğini düşünüp annesiyle duygusal yerdeğiştirme başlatır. annesinin yerine geçip babasıyla evlenme fantezisi kurar kısa bir not kendisini hadım edenin de annesi olduğunu düşünür. bu da elektra kompleksidir. bebeğimiz ilk kurşunu yemiş olsun zaman akmaktadır.

oral dönem (0-1 yaş): bebeklerdeki her şeyi ağza atma ve tad alarak tanıma dönemidir.
anal dönem (1-3 yaş): bebek kakasını tutma yetisi kazanır. bunu tutarken ve bıeakırken haz alır.
fallik dönem (3-6 yaş): bu dönemde çocuklar cinsel organlarını keşfeder, cinsel farklılıklara ve onların anlamlarına yönelir.
latens dönem / uyuklama evresi (6-12 yaş): çocuğumuzun cinselliği tam anlamıyla bi uyuklamaya girmiştir. fallik dönemin bitişiyle başlar ve ergenliğe kadar devam eder.
genital dönem / ergenlik (12-18 yaş): kişinin önceki dönemlerinden birisi sorunlu geçmişse düze çıkmak için son şansıdır. bu dönem, erkekte ve kızda hızla büyümenin olduğu, cinsel yapının hızla geliştiği yaşları kapsar.
 
Dostum güzel yazı fakat içeriğini daha fazla açabilirsin.
Mesela elektra kompleksine kadar güzel ilginç,bu şekilde devam Edip uzatabilirdin bence
 
Merhaba, yazdığın yazı güzel bir konu üzerine ;fakat hatalar, yanlış yönlendirmeler ve çıkarımlar olduğunu düşünüyorum. Başta en bilindik temel dediğin psikanalitik yaklaşımdır ki saydığın id (burada da bilinçaltı kavramını kullanıyorsun ama Freud'un asıl kastettiği id yani ilkel beyindir. Bilinçaltı ise psikanalizde farklı bir şekilde ele alınır.) - ego - süperego psikanalitik yaklaşımın bir kısmını oluşturur. Bahsettiğin aşk hormonu yani oksitosin ise uterus (rahim) kasılmalarını başlatır ve pg sentezini uyararak serviksin (rahim ağzı) açılmasını sağlar. Yüksek seviyelere çıkmasının nedeni ise anlaşılacağı üzere doğumu başlatmaktır. Doğumda önemli hormonlardan biridir. Annenin çocuğunu gerçekten sevmediği ise korkunç bir yanılgı, dehşet bir çıkarımdır. Doğaya baktığımızda dahi örneğin aslanlarda erkek yavrularını katledebilir bu görülen bir durumdur. Dişiler için ise böyle bir şey geçerli değildir. Buna ek olarak baba ile çocuk arasında bağın oluşmasını sağlayan hormonlardır. Bu olay ise yine oksitosin seviyesi ile alakalıdır. Yani senin pencerenden bakarsak babada oksitosin daha az salgılanacağından babanın daha az sevmesi gerekmektedir. Oedipius veya elektra kompleksi ise kanıtlanmamış hatta aleyhine deliller sunulmuş bir olgudur. Üstüne üstlük analitik psikolojinin kurucusu Carl Gustav Jung bile bu olguları ağır eleştirmiştir. Bu yüzden kesin bir şekilde konuşmanın ve hatta kişileri yönlendirmenin büyük bir yanlış olduğunu düşünüyorum. Unutmayın anneniz, babanız, kardeşiniz yani aileniz sizi karşılıksız seven insanlardır ve bu hayattaki en değerli hazinenizdir.

-NOGAY
 
-hormonların x veya y nedenden salgılandığı salgılandığı gerçeğini değiştirmez.
-bilinçaltı ve id sıklıkla karıştırılan terimlerdir bunda hata var olabilir.
-oksitosin daha az salgılanırsa daha az sevilmesi gerekmiyor hormonal bir sevgi gerçek bir sevgi değildir ben sadece bunu söyledim. babanın ve annenin hormonal durumları göz önüne alınırsa kimin sevgisinin gerçek olduğunu belirttim. bir araştırmada bir dişiye aşk hormonu basılır ve sonuç ne olur biliyor musun.. dişi en yakın erkeğe sarılır. sence bu sevgi gerçek bi sevgi midir?

hayırlı düşünceler
 
Öncelikle bahsettiğin araştırmayı yollarsan okumak isterim. Lakin bilimsel olarak şunu biliyoruz ki aşık olmayı sağlayan tek bir hormon değil, bir takım hormonlar ve kimyasallardır. Bunları sinir büyüme faktörü (nerve growth factor), östrojen, norepinefrin, serotonin, dopamin, oksitosin, testosteron ve vazopressin olarak sıralayabiliriz. Bu hormonların muntazam bir denge oluşturması ile aşık olma olayı gerçekleşir. Sevgi konusuna gelirsek hormonel sevgiden kastettiğini anlamadım. Çünkü duygu durumların hormonel ve çeşitli kimyasalların seviyeleri ile alakalı olduğu bilinen bir gerçek. Noradrenalin, serotonin, dopamin gibi kimyasal ve nörotransmitter eksikliğinin depresyona yol açtığı biliniyor. Bu yüzden sevgiyi hormonlardan bağımsız düşünmek bilimsellikten uzak bir düşünce yapısı. Bahsettiğin hormon veya kimyasal madde takviyesi tedavi amaçlı yapılan yöntemler fakat birini kimseye aşık ettiğini görmedim.
 
kaynağımı okumak istemenle inanıyorum uzlaştık. kabul bir çırpıda sayamıyorum sen gibi fakat ben bunların doğru oranda karışımı şunu veyahut bunu yapar demedim. ben doğal ve sağlıklı sevgiden bahsettim ucube gibi kişiyi bulan ve onu tutsak bırakan evrim biyolojisinin bir mekanizmasından değil. ve gelelim can alıcı kısma hem saydığın hormonlar insanı aşık eder demişsin hem de onlardan birinin birini aşık ettiğini görmedim demişsin. nitekim herkes farkında ki konu çok dışarı taştı ve ikimiz de düşüncelerimizin peşini bırakmadık. yine de senin sayabildiğin hormonlar ve benim evrimsel psikanalize dair çıkarımlarımın insanları aydınlattığını düşünüyorum.
 
Dostum kastetmek istediğim bu hormonların muntazam bir dengede olmadan aşkın gerçekleşmeyeceği ama dediğin gibi konu çok taştı. Konuyla alakalı son mesajım olarak bulunsun.
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst