- Katılım
- 18 Ağustos 2018
- Mesajlar
- 144
- Tepkime puanı
- 153
- Yaş
- 23
- Şehir
- Tokat
Herkese tekrardan merhaba ben Hesoyam. Size söz verdiğim gibi günlük genel kültür yazılarımın ikincisini atıyorum. Birinci konuda yaptığım ankette bu konu yoktu. Bunu seçmemin nedeni o ankette Feodalite nedir konusu seçilmişti. Bu ikisi bağlantılı olduğu için öncelik olarak skolastik düşünceye verdim. Bu konuları hafife almayın temel ve kesinlikle bilinmesi gerekenler. Ankete cevap veremeyenler konunun altına cevap olarak yazabilir. Fazla uzatmadan başlıyorum.
ORTALAMA OKUMA SÜRESİ: 3 DAKİKA
Tarih Terimi Olarak Skolastik Düşünce:
İnanç ve bilgiyi, özellikle Aristo'nun bilimsel sistemini kiliseyle uyumlu bir biçimde birleştirmeye çalışan Orta Çağ felsefesi.
Katolik kilisesinin bağnazlığından doğan, baskıcı, karanlık düşüncedir. Araştırma, incelme ve bilimsel faaliyetler yasaktır. Aristo felsefesi ve Hristiyan öğretilerden doğmuştur. Skolastik düşünce dogmalara sıkı sıkıya bağlıdır ve dogmaları açıklamayı öngörürür. Başlıca temellendiricisi Aziz Thomas Aquinas'tır.
Tarihte skolastik düşünce:
Skolastik Düşünceden Önce
Ortaçağ Avrupa’sına baktığımızda din ve kilisenin toplum üzerindeki etkisinin ne kadar büyük boyutlarda olduğunu görürüz. Bilimsel araştırmaların ve bilimsel gerçeklerin dahi geçerliliğinin kilise yada İncil karşısında hiçbir önem taşımadığı bu dönemde tanınan tek gerçek vardı ve o da kilisenin ve buna bağlı olarak incilin gerçeğidir. Bu durum özgür düşünceyi yok etmekle kalmıyor aynı zamanda düşüncenin gelişmesini engelliyordu. Halkın özgürce düşünme yetisinin engellenmesi toplumların ne bilimsel alanda ne de düşünsel alanda gelişmesine izin vermiyordu. Bu tür durumlarda pozitif bilim ile gerçekleri su yüzüne çıkarmaya çalışan insanların karşısına hep kilise çıkıyor ve bu insanlar ölüme kadar varan cezalarla cezalandırıyorlardı. Bu cezalar insanları bu durumu kabullenip, özgür düşüncelerin gelişmesi için ellerinden bir şey gelmeyeceğine inanmaya ikna ediyordu.
Kilise korku, diktatörlük ve dayatma ile elinde bulundurduğu bu gücü bir süre sonra sadece kendi çıkarı için kullanmaya başlamış ve cezalandırmalarda aşırı boyutlara ulaşmıştır. Bu duruma örnek vermek gerekirse cennetten toprak parçası sattığını iddia eden kiliselerin zenginliklerinin aşırı boyutlara ulaşması ve cahil kalmış halkın bu şekilde kandırılarak gerçekleri görmemelerinin sağlanması skolastik düşüncenin temelini oluşturmuştur. Tek doğrunun İncil olduğuna inanan ve halk arasında da bunun böyle inanılmasını sağlamak için dayatmayalar yapan kilise bu duruma karşı gelen kişileri ağır şekilde cezalandırılıyordu. Bu şekilde korku ve dayatma ile hem gücü elinde bulundurmayı başarıyor hem de toplum içinde pozitif bilimlerin ilerlemesine ve böylece de yeni görüşlere, buluş ve icatlara engel olmuş oluyordu. Kendini geliştiremeyen, düşünsel açıdan özgürlüğü elinde bulundurmayan halk ise kiliseye ve İncil’e inanmaktan başka bir şey yapamıyordu.
Skolastik Düşüncenin Gelişmesinin Neden Olduğu Sonuçlar
Kilisenin tek güç olarak kontrol ve yönetmeyi eline almış olması, ekonomik açıdan da halkın kiliseye bağlı hale gelmesine neden olmuştur, Kavimler göçü sonrası ikiye ayrılan Roma imparatorluğu hristiyanlığın da ikiye bölünmesine neden olmuştur. Bu durumda Avrupa’da siyasi otoritelerin değişmesine ve sarsılmasına neden olmuştur. Bu durumdan faydalanmak için elinden geleni yapan kilise ise gücüne güç katarak halkı sömürmek için çeşitli yollar kullanmışlardır. Zaten cahil kalmis durumda olan halk iyice sömürülmüştür.
Toprakları elinde bulunduran kilise halkı neredeyse hiç bir ödeme yapmadan çalıştırmış ve geliri ile zenginliğine zenginlik katmıştır. Bu dönemde kilisenin elinde bulundurduğu güç sadece bununla kalmamış aynı zamanda vergi vermeme, askerlik yapmama, mahkeme kurma, eğitimi kontrol etme, aforoz etme, krala taç giydirme gibi yetki ve ayrıcalıkları ile alt edilemez duruma gelmiştir.
Skolastik Düşüncenin Sonu
İtalya’da hümanistlerin, Eski Yunan ve Roma eserlerini inceleyerek gelişmenin önündeki en büyük engelin skolastik felsefe olduğunu görerek bu düşünce yapısını etkisiz hale getirebilmek için ellerinden geleni yapmışlardır. Matbaanın gelişmesi ve insanların okuma yazma oranlarının artması skolastik düşüncenin önüne geçebilmek için en büyük etkilerden olmuştur. Fransa’da Rönesans ve Reform hareketlerinin gelişmesi de skolastik yapının çatlayarak etkisiz hale gelmesinde büyük rol oynamıştır.
Hümanist görüşün ve bu görüşün bir sonucu olarak Rönesans ve Reform hareketleri güney Avrupa’da İtalya’dan başlayarak bütün Avrupa’yı etkisi altına alması, okur yazarlığın artması ve buna bağlı olarak görüşlerin bir metin halini alarak bütün Avrupa’da yayılabilir hale gelmesi böylece sadece kilisenin söz sahibi olduğu yönetimler birbiri ardına çökmeye ve yerini özgür düşünceye bırakmaya başlamıştır. Böylece orta çağ karanlığı olarak da bilinen, bilimsel ve sanatsal alanda kendini geliştirmek isteyenlere büyücü gözü ile bakılan ve skolastik düşüncenin hakim olduğu bu dönem geride kalmış yerine yeni bir çağ "Yeni Çağ" başlamıştır.
Özet
Bundan daha özet bilgi vermek haksızlık olur.
Bir önceki konu : Günlük Genel Kültür Yazısı -1 | Big Bang Teorisi
Bir sonraki konu:
Günlük Genel Kültür Yazısı -3 | Feodalite
....
20.10.2018
ORTALAMA OKUMA SÜRESİ: 3 DAKİKA
Tarih Terimi Olarak Skolastik Düşünce:
İnanç ve bilgiyi, özellikle Aristo'nun bilimsel sistemini kiliseyle uyumlu bir biçimde birleştirmeye çalışan Orta Çağ felsefesi.
Katolik kilisesinin bağnazlığından doğan, baskıcı, karanlık düşüncedir. Araştırma, incelme ve bilimsel faaliyetler yasaktır. Aristo felsefesi ve Hristiyan öğretilerden doğmuştur. Skolastik düşünce dogmalara sıkı sıkıya bağlıdır ve dogmaları açıklamayı öngörürür. Başlıca temellendiricisi Aziz Thomas Aquinas'tır.
Tarihte skolastik düşünce:
Skolastik Düşünceden Önce
Ortaçağ Avrupa’sına baktığımızda din ve kilisenin toplum üzerindeki etkisinin ne kadar büyük boyutlarda olduğunu görürüz. Bilimsel araştırmaların ve bilimsel gerçeklerin dahi geçerliliğinin kilise yada İncil karşısında hiçbir önem taşımadığı bu dönemde tanınan tek gerçek vardı ve o da kilisenin ve buna bağlı olarak incilin gerçeğidir. Bu durum özgür düşünceyi yok etmekle kalmıyor aynı zamanda düşüncenin gelişmesini engelliyordu. Halkın özgürce düşünme yetisinin engellenmesi toplumların ne bilimsel alanda ne de düşünsel alanda gelişmesine izin vermiyordu. Bu tür durumlarda pozitif bilim ile gerçekleri su yüzüne çıkarmaya çalışan insanların karşısına hep kilise çıkıyor ve bu insanlar ölüme kadar varan cezalarla cezalandırıyorlardı. Bu cezalar insanları bu durumu kabullenip, özgür düşüncelerin gelişmesi için ellerinden bir şey gelmeyeceğine inanmaya ikna ediyordu.
Kilise korku, diktatörlük ve dayatma ile elinde bulundurduğu bu gücü bir süre sonra sadece kendi çıkarı için kullanmaya başlamış ve cezalandırmalarda aşırı boyutlara ulaşmıştır. Bu duruma örnek vermek gerekirse cennetten toprak parçası sattığını iddia eden kiliselerin zenginliklerinin aşırı boyutlara ulaşması ve cahil kalmış halkın bu şekilde kandırılarak gerçekleri görmemelerinin sağlanması skolastik düşüncenin temelini oluşturmuştur. Tek doğrunun İncil olduğuna inanan ve halk arasında da bunun böyle inanılmasını sağlamak için dayatmayalar yapan kilise bu duruma karşı gelen kişileri ağır şekilde cezalandırılıyordu. Bu şekilde korku ve dayatma ile hem gücü elinde bulundurmayı başarıyor hem de toplum içinde pozitif bilimlerin ilerlemesine ve böylece de yeni görüşlere, buluş ve icatlara engel olmuş oluyordu. Kendini geliştiremeyen, düşünsel açıdan özgürlüğü elinde bulundurmayan halk ise kiliseye ve İncil’e inanmaktan başka bir şey yapamıyordu.
Skolastik Düşüncenin Gelişmesinin Neden Olduğu Sonuçlar
Kilisenin tek güç olarak kontrol ve yönetmeyi eline almış olması, ekonomik açıdan da halkın kiliseye bağlı hale gelmesine neden olmuştur, Kavimler göçü sonrası ikiye ayrılan Roma imparatorluğu hristiyanlığın da ikiye bölünmesine neden olmuştur. Bu durumda Avrupa’da siyasi otoritelerin değişmesine ve sarsılmasına neden olmuştur. Bu durumdan faydalanmak için elinden geleni yapan kilise ise gücüne güç katarak halkı sömürmek için çeşitli yollar kullanmışlardır. Zaten cahil kalmis durumda olan halk iyice sömürülmüştür.
Toprakları elinde bulunduran kilise halkı neredeyse hiç bir ödeme yapmadan çalıştırmış ve geliri ile zenginliğine zenginlik katmıştır. Bu dönemde kilisenin elinde bulundurduğu güç sadece bununla kalmamış aynı zamanda vergi vermeme, askerlik yapmama, mahkeme kurma, eğitimi kontrol etme, aforoz etme, krala taç giydirme gibi yetki ve ayrıcalıkları ile alt edilemez duruma gelmiştir.
Skolastik Düşüncenin Sonu
İtalya’da hümanistlerin, Eski Yunan ve Roma eserlerini inceleyerek gelişmenin önündeki en büyük engelin skolastik felsefe olduğunu görerek bu düşünce yapısını etkisiz hale getirebilmek için ellerinden geleni yapmışlardır. Matbaanın gelişmesi ve insanların okuma yazma oranlarının artması skolastik düşüncenin önüne geçebilmek için en büyük etkilerden olmuştur. Fransa’da Rönesans ve Reform hareketlerinin gelişmesi de skolastik yapının çatlayarak etkisiz hale gelmesinde büyük rol oynamıştır.
Hümanist görüşün ve bu görüşün bir sonucu olarak Rönesans ve Reform hareketleri güney Avrupa’da İtalya’dan başlayarak bütün Avrupa’yı etkisi altına alması, okur yazarlığın artması ve buna bağlı olarak görüşlerin bir metin halini alarak bütün Avrupa’da yayılabilir hale gelmesi böylece sadece kilisenin söz sahibi olduğu yönetimler birbiri ardına çökmeye ve yerini özgür düşünceye bırakmaya başlamıştır. Böylece orta çağ karanlığı olarak da bilinen, bilimsel ve sanatsal alanda kendini geliştirmek isteyenlere büyücü gözü ile bakılan ve skolastik düşüncenin hakim olduğu bu dönem geride kalmış yerine yeni bir çağ "Yeni Çağ" başlamıştır.
Özet
Bundan daha özet bilgi vermek haksızlık olur.
Bir önceki konu : Günlük Genel Kültür Yazısı -1 | Big Bang Teorisi
Bir sonraki konu:
Günlük Genel Kültür Yazısı -3 | Feodalite
....
20.10.2018
Son düzenleme: