- Katılım
- 7 Ağustos 2018
- Mesajlar
- 55
- Tepkime puanı
- 113
- Şehir
- Ankara
Merhaba hoş geldiniz. Bugün sahnede ikna kabiliyetleri ile ilgili başımdan geçen bir olaydan ve uyguladıklarımdan bahsedeceğim.
Yakın zamanda münazarayla alakalı bir yarışma vardı. Münazarada konular önceden verilir ve katılımcılar konuya hazırlanıp gelirler. Benim konumda belliydi ve en iyi şekilde hazırlandım. Katıldığım münazarada bir moderatör ve on beş katılımcı vardı. Münazara sonunda oylama yapılacak ve birinci seçilecekti. Benim alanım sayısal. Katılımcılar arasında sözel alanda öğretim gören kişilerde vardı. Yani bu kişiler normal zamanlarında da bu tür yarışmalara katılırlardı. Hatta bunun için eğitim alırlardı. İşim hayli zordu açıkçası. Moderatörün görevi gerektiği yerde müdahele etmek ve konunun tıkandığı noktada konuyu değiştirmekti.
Şimdi burada moderatör konuyu yönlendirecek kişi. Bu yüzden onun otoritesini bozacak bir davranışta bulunmamalıyım. Konuyu değiştirmemeliyim.
Ortaya bir konu atıldı ve herkes sırayla söz alarak konuşmaya başladı. Konuşma sırası yok yani. Moderatör kimi seçerse o konuşur. Normalde münazaralarda iki veya üç grup olur. Bu münazarada herkes tek başına. Tabi herkes söz almaya çalıştı ve aceleci davrandı. Herkesi dinledim.
Konuşan kişiyle göz kontağı kurmalıyım. Gülümsemeliyim. Hafifçe başımı onaylar biçimde aşağı yukarı hareket ettirmeliyim. Böylelikle bilinçaltlarında onların görüşüne katıldığım fikri ortaya çıkar. Görüşümü desteklemeyecekler ise bile o andan itibaren bana karşı savunma kalkanı iner. Çünkü onlarla dost oldum. Gülümsedim.
Herkes istisnasız bir biçimde, konuşurken sadece benimle ve moderatörle göz kontağı kurdu. Diğer katılımcıları göz ardı ettiler. Herkesin sözü bittiğinde ve söz almak isteyen olmadığında söz aldım ve konu hakkındaki fikrimi belirttim.
Fikrimi belirtirken gülümsemeliyim. Herkesle göz kontağı kurmalıyım.
Katılımcılar konuşurken eğildiler ve ayağa kalktılar.
Fikrimi belirtirken onların bilinçaltında bana karşı savunma yaptıracak olan onlardan üstün durma hareketi olan ayağa kalkmayı yapmamalıyım. Sanki uzun zamandır arkadaşmışız gibi beni dinlerken rahat olmalılar. Öne eğilmemeli, duruşumu bozmamalıyım.
Münazara başlamadan önce salona girdim ve moderatörün kürsüsüne göre masada sağ tarafa oturdum.
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki toplantılarda en üst düzeydeki yöneticinin sağ tarafına oturmak bilinçaltında SAĞ KOL izlenimi bırakıyor ve bize karşı daha çok güveniyor.
Moderatör söz verirken sözel alanda öğretim gören katılımcıya geç söz hakkı verdi. Katılımcının morali bozuldu, duygusal olarak tepki verdi, somurtmaya başladı.
Söz hakkı alamasam bile gülümsememi, dik duruşumu bozmamalıyım. Asla duygusal olarak tepki vermemeliyim.
Münazaraya gitmeden önce iyi giyindim ve tavus kuşu teorisindeki gibi parlak kolyemi takmayı ihmal etmedim.
Tavus kuşu teorisi; dikkat çekebilecek herhangi bir fonksiyonel olmayan takı takmaktır. Kolye, yüzük vb.
Oylama yapıldı. Birinci oldum. Münazaradaki fikirlerimden bahsetmedim gerekte yok. Önemli olan iletişimin %99’u olan beden dilidir. Gerisi geliyor zaten.
LOTUS
Yakın zamanda münazarayla alakalı bir yarışma vardı. Münazarada konular önceden verilir ve katılımcılar konuya hazırlanıp gelirler. Benim konumda belliydi ve en iyi şekilde hazırlandım. Katıldığım münazarada bir moderatör ve on beş katılımcı vardı. Münazara sonunda oylama yapılacak ve birinci seçilecekti. Benim alanım sayısal. Katılımcılar arasında sözel alanda öğretim gören kişilerde vardı. Yani bu kişiler normal zamanlarında da bu tür yarışmalara katılırlardı. Hatta bunun için eğitim alırlardı. İşim hayli zordu açıkçası. Moderatörün görevi gerektiği yerde müdahele etmek ve konunun tıkandığı noktada konuyu değiştirmekti.
Şimdi burada moderatör konuyu yönlendirecek kişi. Bu yüzden onun otoritesini bozacak bir davranışta bulunmamalıyım. Konuyu değiştirmemeliyim.
Ortaya bir konu atıldı ve herkes sırayla söz alarak konuşmaya başladı. Konuşma sırası yok yani. Moderatör kimi seçerse o konuşur. Normalde münazaralarda iki veya üç grup olur. Bu münazarada herkes tek başına. Tabi herkes söz almaya çalıştı ve aceleci davrandı. Herkesi dinledim.
Konuşan kişiyle göz kontağı kurmalıyım. Gülümsemeliyim. Hafifçe başımı onaylar biçimde aşağı yukarı hareket ettirmeliyim. Böylelikle bilinçaltlarında onların görüşüne katıldığım fikri ortaya çıkar. Görüşümü desteklemeyecekler ise bile o andan itibaren bana karşı savunma kalkanı iner. Çünkü onlarla dost oldum. Gülümsedim.
Herkes istisnasız bir biçimde, konuşurken sadece benimle ve moderatörle göz kontağı kurdu. Diğer katılımcıları göz ardı ettiler. Herkesin sözü bittiğinde ve söz almak isteyen olmadığında söz aldım ve konu hakkındaki fikrimi belirttim.
Fikrimi belirtirken gülümsemeliyim. Herkesle göz kontağı kurmalıyım.
Katılımcılar konuşurken eğildiler ve ayağa kalktılar.
Fikrimi belirtirken onların bilinçaltında bana karşı savunma yaptıracak olan onlardan üstün durma hareketi olan ayağa kalkmayı yapmamalıyım. Sanki uzun zamandır arkadaşmışız gibi beni dinlerken rahat olmalılar. Öne eğilmemeli, duruşumu bozmamalıyım.
Münazara başlamadan önce salona girdim ve moderatörün kürsüsüne göre masada sağ tarafa oturdum.
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki toplantılarda en üst düzeydeki yöneticinin sağ tarafına oturmak bilinçaltında SAĞ KOL izlenimi bırakıyor ve bize karşı daha çok güveniyor.
Moderatör söz verirken sözel alanda öğretim gören katılımcıya geç söz hakkı verdi. Katılımcının morali bozuldu, duygusal olarak tepki verdi, somurtmaya başladı.
Söz hakkı alamasam bile gülümsememi, dik duruşumu bozmamalıyım. Asla duygusal olarak tepki vermemeliyim.
Münazaraya gitmeden önce iyi giyindim ve tavus kuşu teorisindeki gibi parlak kolyemi takmayı ihmal etmedim.
Tavus kuşu teorisi; dikkat çekebilecek herhangi bir fonksiyonel olmayan takı takmaktır. Kolye, yüzük vb.
Oylama yapıldı. Birinci oldum. Münazaradaki fikirlerimden bahsetmedim gerekte yok. Önemli olan iletişimin %99’u olan beden dilidir. Gerisi geliyor zaten.
LOTUS