Alfaloji Forum

Sitemizde şu anda bakım yapılmaktadır. Üyelik istekleri ve konular bakım sonrasında onaylanacaktır.

Makyavelizm

Kuşçubaşı

Blog Yazarı
Yönetici
Süper Moderatör
Katılım
9 Nisan 2018
Mesajlar
361
Tepkime puanı
3,201
Şehir
Antalya
Ben Makyavelist adamım arkadaş, kendimi bildim bileli bu ekolün daimi bir takipçisi oldum.

Peki nedir Makyavelizm ? Ağdalı sözlük anlamlarını bir kenara atarsak, Makyavelizm "hayatta kalmak için ne gerekiyorsa onu yap" felsefesidir. 16.yüzyılın parçalara bölünmüş ve bir kaosu andıran İtalyasında yaşamış Niccolo Machiavelli abimiz bu kurtlar sofrasında hayatta kalabilmek için "her şey mübahtır" görüşü öncülüğünde bu ekolü kuruyor ve bu yaklaşımını Makyavelizmin başucu kitabı olan meşhur "Prens" adlı eserinde detaylıca açıklıyor.

Yani, bu felsefenin adamıysan yeri geldiğinde elini kirletmekten çekinmeyecek, hayatta kalmak ve güçlenmek için mücadeleden kaçınmayacaksın.

Bazılarınızın "zalim Kuşçubaşı" dediğini duyabiliyorum. Ama bu hayatın, insanlık tarihinin ta kendisidir. Meselâ meşhur siyasetçilerin, liderlerin hepsi çok sağlam Makyavelisttir. Mesela Asya Hun İmparatorluğu'nun kurucusu Mete Han, kötü bir politika yürüten babası Teoman'ı öldürüp yerine geçmiştir, keza Yavuz Sultan Selim de her ne kadar bazı Osmanlı tarihçileri Osmanlı'ya laf gelmesin diye kabul etmek istemese de devlet yönetiminde çok pasif bir halde olan babası 2.Bayezid Han'ı zehirletmiş ve akabinde tüm kardeşlerini ve yeğenlerini katlettirmiştir. Dönemin vakanüvistleri Sultan Selim'in bu acı olaylardan sonra günlerce tek başına at sürdüğü, yanına hiç kimseyi almadan saraydan uzaklaştığını yazarlar.

Bu onun için zor olmalı, ama aynı zamanda da doğru olanı buydu.

Belki de merhamet edip de onları öldürtmeseydi aralarından biri tahtta hak iddia edecek ve hem Selim'in tek oğlu olan Şehzade Süleyman'ın(Kanunî) hayatı tehlikeye girecek, hem de çıkacak iç savaşta binlerce genç ölecekti.

Mesela Gazi Mustafa Kemal Atatürk de fevkalâde bir Makyavelistti.
Daima mantığı ile düşünür ve karar verirdi. Yunan ordusu Türkler için manevi önemi çok büyük olan Bursa'yı kuşattığı zaman tüm meclis mebusları direnmek ister, fakat Atatürk ise tam tersini yapar ve Türk ordusunu 5 Temmuz 1920'de Bursa'dan çeker ve 8 Temmuz 1920'de Yunan ordusu Bursa'ya girip Osman Gazi'nin türbesine gider ve o meşhur pozu verirler "Nihayet seni yendik Osman" diye.

Işte O Fotoğraf



Üstelik, Atatürk bununla da kalmaz, Bursa alay komutanını neden bu kadar geç çekildi diye azarlar, zira Yunanlılar ile çatışma sırasında tümenlerden biri kaybedilmiştir.

Şimdi, "Atatürk niye böyle bir şey yaptı ? Neden direnmedi ?" diye sorabilirsiniz. Atatürk Bursa'da direnmedi, çünkü Bursa'nın o anki koşullarda Türk ordusuna hiçbir avantajı yoktu, üstelik Yunan ordusu karşısında da dezavantajlı bir şehir savunması veriyordu. Bu yüzden geri çekilmekte bir an bile tereddüt etmedi. Duygularıyla karar vermedi, manevi hislerin, milli duyguların kendisini ele geçirmesine müsaade etmedi.

Ve gözünü bile kırpmadan çekti Türk ordusunu Bursa'dan.


Çünkü biliyordu ki duygulara kapılıp orduyu geri çekmeseydi bu hata Kurtuluş Mücadelesinin sonu dahi olabilirdi. Ve Bursa'dan çekilen o ordular ileriki savaşlarda çok büyük katkılar sağladılar.

Ve yine, cumhuriyet kurulduktan sonra da, Kurtuluş Savaşı süresince canla başla mücadele etmiş olan İttihat ve Terakki subaylarının nerdeyse hepsini sınır dışı etti. Bunlardan biri de benim dedem Eşref Sencer Kuşçubaşı'dır. Her ne kadar vatanperver bir kadro olsa da, bu subayların gönlü hâlâ Osmanoğulları hanedanını geri getirmek ve Enver Paşa dönemindeki politikalara devam edip kaybedilen toprakları geri almak yönündeydi.

Oysa Atatürk bunun beyhude bir uğraş olduğunu herkesten iyi biliyordu, önce Balkan Savaşları, ardından Birinci Cihan Harbi ve nihayetinde Kurtuluş Mücadelesi ve o da yetmezmiş gibi ardından gelen isyanlar ve ayaklanmalar hem halkı hem de orduyu inanılmaz derecede yormuş, kimsede mecal bırakmamıştı.

Halkı yeni ve lüzumsuz aksiyonlara sokmanın ve daha çiçeği burnunda olan genç cumhuriyeti tehlikeye atmanın lüzumu yoktu.

Bu yüzdendir ki Mustafa Kemal Atatürk İttihat ve Terakki kökenli hiçbir kimseyi devlet kademelerine getirmedi ve aralarında çok yakın silah arkadaşlarının da bulunduğu birçok İttihatçıyı ülke dışına sürdü.

En doğru karar buydu, duygusuz ama mantıklı.

İşte Makyavelizm tam olarak budur, içiniz acısa da doğru olanı kabullenebilmektir. Birçoğunuz ise bunun tam tersi olarak hayatlarınızı duygularınız eşliğinde yaşıyorsunuz.

Meselâ, en basit örnegi; sevdiğiniz kız sizden ayrılıyor, türlü türlü triplere girip depresyon modunda takılıyorsunuz aylarca. Ne kadar ahmakça!

O kız gitti, o sayfa da kapandı ve senin hayatın hâlâ devam ediyor. Atılan ok geri dönmez. Önüne bakmalı ve o an mantıklı olan neyse onu yapmalısın. Eğer duygularınla hareket edersen, gereksiz triplere kapılırsan, yani anlayacağın Bursa'ya kafayı takarsan bir gün bir bakarsın da tüm yurdu kaybetmişsin.

O yüzden, Makyavelizm ister senin hoşuna gitsin ister hoşuna gitmesin, ama hepimizin ortak noktada buluşacağı bir payda varsa o da Makyavelizmin hayatın ta kendisi olduğudur.

Ve, konumuzu Machiavelli'nin şu sözü ile kapayalım:

"Çünkü her zaman iyi olmak isteyen kişi, iyi olmayan onca insan arasında kesinlikle yıkıma uğrayacaktır."
 
Son düzenleme:
Makyavelizm dendiğinde insanların aklına p*çlik geliyor ve bu nedenle insanlar yeri geldiğinde makyavelist davranmaktan çekiniyorlar.
Bunun çözümü ise makyavelizmi beyne doğru kodlamak. Beynimizdeki makyavelizm tanımını, ''makyavelizm=p*çlik'' yerine ''makyavelizm=mantıklı düşünme sanatı'' na çevirebilirsek hem bunu uygulamaktan çekinmeyeceğiz hem de uygularken suçluluk duygusu taşımayacağız.
 
Makyavelizmin bana göre en can alıcı noktası başkasına zarar verdiğimiz durumlar değil, başkaları bize zarar vermeye çalıştığı durumlarda verdiğimiz tepkilerdir.

Örneğin işçiye maaşını veren ancak aynı zamanda onun onur,gurur ve haysiyetiyle dalga geçen patron veya kendisiyle alay eden ve ortamlarda onu ezen arkadaşla sırf not için takılmaya devam eden kişi gibi.

Bu gibi durumlarda makyavelist kişi eğer bu kaynakları başka yerlerden sağlayamayacaksa bu saldırılara katlanacaktır. Zira işçi istifa etse parasız kalacaktır. Kişi arkadaşlığını bitirse dersten geçemeyecektir.

Yani kısacası saldırılar bize karşı olduğunda makyavelist davranmak daha zordur.
 
İLGİLİ LİNK
Bir zamanlar,bir zamanlar....

Bana göre sıkıntılı bir Makyavelizm tanımlaman var Kyder, Makyavelist erkek ile p*ç erkek arasında dağlar kadar fark vardır, emin ol.

Ha, p*ç bir erkek aynı zamanda Makyavelist de olabilir ama bu durum her Makyavelist erkeği de p*ç yapmıyor. P*ç erkek adı üstünde p*çlik olsun diye hareket eden tiplemedir, oysa ki Makyavelist erkek eğer yararı dokunacağını bilse bir beta erkeğe dönüşmekten bile çekinmez.

Meselâ Robert Greene "İktidar" kitabında gücün kurallarından biri olarak da efendiye iyi davranma kuralından bahseder. Yani, sürünün lideri kimse ona biat edecek ve hizmet edeceksin, sürüdeki beta olmayı kabul edeceksin yoksa lideri karşına alırsın, bu durumda da ondan güçlü değilsen yenileceksin.

Meselâ bir Makyavelist çıkarının olduğunu bilse bir p*ç erkeğin yaptıklarının tam tersini de yapar. Bu yüzden konu hakkındaki yorumlamana katılamayacağım ne yazık ki.

Ve yalnızca ben değil, Machiavelli de bunu duysaydı katılmayacaktı zira bak ne diyor "Prens" kitabında;

"Prensin öyle bir itibarı, onuru ve gururu olmalıdır ki; kimse onu kandırmayı ya da aldatmayı düşünmemelidir."

P*ç erkek ise adı üstünde, p*çlik yapabilecek erkektir ve yukarıdaki erdemleri üzerinde barındırmıyordur.
 
Vahşi bir ormanda hayatta kalma mücadelesine maruz kalan bir adamın zamanla öğrenilmiş makyavelizmi en güzel şekilde icra edeceğini düşünüyorum. Zorluk derecesi değişiklik gösterse de, hayatın kendisi de tam bir safari. Hayatta kalma güdülerini bol bol hissetmeye ihtiyacımız var konfor alanı bizi bundan alıkoyuyor konfora alışana da kendini zorluğa bırakması yemiyor yerinde sayıyor. Modern hayat git gide daralan parmaklıklar gibi. Hem hayatla mücadele donanımı kazanıp hem konforun sefasını sürmek (maksimum reseptörle maksimum zevki yaşayayım ama reseptörlerim azalmasın) idealize bir durum ve bence imtihan mantığına aykırı. Buradan dünya mutlu olma yeri değildir sonucuna çıkıyorum. Dünya senin karşına çıkan sorulara doğru cevaplar verip yüksek puanlar kazanma yeridir. Puanlar ne kadar yüksek olursa kendi kişilik inşamıza o kadar faydası var. Makyavelizm kullanmasını bilince faydalı bir araç.

Atatürk'ün bir muhabbeti aklıma geldi notlarımı karıştırıyorum, evet; daha doğrusu Atatürk'e cevap veren bir şahsın cümleleri: ''Efendim, tarih bir imtihan salonuna benzer. Karşısına gelenlere bir takım hususi meseleler verir. Neticede verdiği problemleri halledişine ve bundaki maharetine göre bir numara verir. Aşağı yukarı tarihin imtihanına çıkanların hepsi ayrı şartlar dahilinde, ayrı meseleler karşısında kalmışlardır, bunları en iyi halledenler de tereddütsüz on numara almışlardır. Zannımca, tarihin adamı olan şahsiyetlerin karşısında kaldıkları hadiseleri birbirleri ile karıştırmakla hükümlere varmak mümkün değildir. Fatih, karşısına çıkan problemleri en iyi şekilde hallederek on numara almıştır. Siz de önünüze serilen meseleleri halletmiş ve on numara kazanmış bir tarih büyüğüsünüz.''
 
Makyavelizm hakkında daha fazla bilgi öğrenmek istiyorsanız (bkz. Frank Underwood). Bi tanım görmüştüm ve çok hoşuma gitmişti. Laiklik nasıl din ve devleti birbirinden ayırıyorsa makyavelizm de ahlak ve siyaseti birbirinden ayırır. Makyavelizmi bilmeyenler için korkunç bir tanım dimi?
 
Bana göre sıkıntılı bir Makyavelizm tanımlaman var Kyder, Makyavelist erkek ile p*ç erkek arasında dağlar kadar fark vardır, emin ol.

Ha, p*ç bir erkek aynı zamanda Makyavelist de olabilir ama bu durum her Makyavelist erkeği de p*ç yapmıyor. P*ç erkek adı üstünde p*çlik olsun diye hareket eden tiplemedir, oysa ki Makyavelist erkek eğer yararı dokunacağını bilse bir beta erkeğe dönüşmekten bile çekinmez.

Meselâ Robert Greene "İktidar" kitabında gücün kurallarından biri olarak da efendiye iyi davranma kuralından bahseder. Yani, sürünün lideri kimse ona biat edecek ve hizmet edeceksin, sürüdeki beta olmayı kabul edeceksin yoksa lideri karşına alırsın, bu durumda da ondan güçlü değilsen yenileceksin.

Meselâ bir Makyavelist çıkarının olduğunu bilse bir p*ç erkeğin yaptıklarının tam tersini de yapar. Bu yüzden konu hakkındaki yorumlamana katılamayacağım ne yazık ki.

Ve yalnızca ben değil, Machiavelli de bunu duysaydı katılmayacaktı zira bak ne diyor "Prens" kitabında;

"Prensin öyle bir itibarı, onuru ve gururu olmalıdır ki; kimse onu kandırmayı ya da aldatmayı düşünmemelidir."

P*ç erkek ise adı üstünde, p*çlik yapabilecek erkektir ve yukarıdaki erdemleri üzerinde barındırmıyordur.
(yasa1:efendinizi asla gölgede bırakmayın)
yazının sonundaki ilgili beş kelime ahlak kurallarından bahsedip konuyu dağıtacak arkadaşları def etmek içindi...
O yazıdan bu anlam çekilmemeliydi...
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst