- Katılım
- 16 Temmuz 2019
- Mesajlar
- 36
- Tepkime puanı
- 87
- Şehir
- İçel
Herkese merhaba;
Eylemlerimizin tamamına yakınını mutlu olmak için yapıyoruz; para, güç, kadın, ün gibi amaçlarımızın da amacı mutlu olmaktır. Mutlu olmak için bu kadar çaba sarf ediyorken bu işi biraz irdelemek ve birkaç şey aktarmak istedim ilk yazımda.
Öncelikle klişe olacak lakin mutluluğun birinci şartı sağlıktır. Sağlıklı bir dilenci sağlıksız bir kraldan mutludur. Ondan dolayı birincil amacımız sağlığımızı korumak olmalı, mutlu bir yaşlıya sık rastlanmaz çünkü sağlıklı bir yaşlıya da sık rastlanmaz; yaşlı demişken ikinci amacımıza geçelim
Schopenhauer’ in de söylediği gibi “İnsanın mutluluğu üzerinde ne olduğunun, neye sahip olduğundan kesinlikle daha çok katkısı vardır.” Her şeyden önce içimizde bir şeyleri oturtmamız lazım eğer insan kendi içinde bazı şeylere sahip değilse her türlü dış etken onu kısa süre mutlu etse dahi asla uzun bir neşe vermeyecektir. Çünkü insan kendi zihninde yaşar ve asla oradan çıkamaz kendi zihninde hapsolmuştur, onun tüm gerçekliği oradadır. Ondan dolayı bu hapishaneyi bir saraya çevirmediğimiz sürece uzun ve garanti bir mutluluğa ulaşamayız.
Yaşlılığa dönelim, yaşlandığımızda şu an bizlere haz veren, bizi peşinden koşturan çoğu etkenden soğumuş olacağız. Çocuklarımız varsa hepsi eşşek kadar olup bizlerden ayrı yaşayacak ve tamamen bir yalnızlığa kapılacağız. İşte bu noktaya gelindiğinde yani insan zihniyle baş başa kaldığında sıkılmamalı. Bunun içinde zihnini meşgul edecek düşünceler bulmalı ve kendini meşgul etmelidir. Bu her baba yiğidin harcı değildir, kulağa kolay gibi gelir fakat çok zor bir iştir. Bir düşünün neden insanların çoğu her fırsatta bir kafede arkadaşlarıyla buluşmak, gezmek, oynamak ister. Ben söyleyeyim çünkü yalnızlığa tahammül edemezler zihinleri adeta bir hapishane koğuşu olduğundan oradan kaçıp kurtulmak isterler. Biz böyle olmamalıyız düşünmeye, yalnız kalmaya alışmalı hatta bundan zevk almalıyız.
Eylemlerimizin tamamına yakınını mutlu olmak için yapıyoruz; para, güç, kadın, ün gibi amaçlarımızın da amacı mutlu olmaktır. Mutlu olmak için bu kadar çaba sarf ediyorken bu işi biraz irdelemek ve birkaç şey aktarmak istedim ilk yazımda.
Öncelikle klişe olacak lakin mutluluğun birinci şartı sağlıktır. Sağlıklı bir dilenci sağlıksız bir kraldan mutludur. Ondan dolayı birincil amacımız sağlığımızı korumak olmalı, mutlu bir yaşlıya sık rastlanmaz çünkü sağlıklı bir yaşlıya da sık rastlanmaz; yaşlı demişken ikinci amacımıza geçelim
Schopenhauer’ in de söylediği gibi “İnsanın mutluluğu üzerinde ne olduğunun, neye sahip olduğundan kesinlikle daha çok katkısı vardır.” Her şeyden önce içimizde bir şeyleri oturtmamız lazım eğer insan kendi içinde bazı şeylere sahip değilse her türlü dış etken onu kısa süre mutlu etse dahi asla uzun bir neşe vermeyecektir. Çünkü insan kendi zihninde yaşar ve asla oradan çıkamaz kendi zihninde hapsolmuştur, onun tüm gerçekliği oradadır. Ondan dolayı bu hapishaneyi bir saraya çevirmediğimiz sürece uzun ve garanti bir mutluluğa ulaşamayız.
Yaşlılığa dönelim, yaşlandığımızda şu an bizlere haz veren, bizi peşinden koşturan çoğu etkenden soğumuş olacağız. Çocuklarımız varsa hepsi eşşek kadar olup bizlerden ayrı yaşayacak ve tamamen bir yalnızlığa kapılacağız. İşte bu noktaya gelindiğinde yani insan zihniyle baş başa kaldığında sıkılmamalı. Bunun içinde zihnini meşgul edecek düşünceler bulmalı ve kendini meşgul etmelidir. Bu her baba yiğidin harcı değildir, kulağa kolay gibi gelir fakat çok zor bir iştir. Bir düşünün neden insanların çoğu her fırsatta bir kafede arkadaşlarıyla buluşmak, gezmek, oynamak ister. Ben söyleyeyim çünkü yalnızlığa tahammül edemezler zihinleri adeta bir hapishane koğuşu olduğundan oradan kaçıp kurtulmak isterler. Biz böyle olmamalıyız düşünmeye, yalnız kalmaya alışmalı hatta bundan zevk almalıyız.