- Katılım
- 9 Nisan 2018
- Mesajlar
- 361
- Tepkime puanı
- 3,201
- Şehir
- Antalya
Bugün, birçok kez bitirmiş ve her okuduğumda sanki daha önceki okumalarımda fark etmemiş olduğum bir bilgiyi öğrenmiş olduğum, oldukça değerli bir kitabı paylaşmak istiyorum: Nasıl Müslüman Olduk ?
Aslında, tarihsel gerçeklerin saklı kalmasını isteyen birtakım kesimler için "oldukça tehlikeli" olarak etiketlenen ve hakkında onlarca dava açılan, bazı zamanlar toplatılan, yine bu belli kesimlerin tekeli olan D&R'da satışı olmayan bir kitaptan bahsediyorum sizlere.
Kitapta, müslümanlığa resmî tarih kitaplarında yazıldığı gibi hidayet ile mi yoksa kılıç zoru ile mi girdiğimiz anlatılıyor. Her şeyden önce bir Türk olarak atalarımızın 7-8 ve 9. yüzyıllarda Orta Asya'dan Batı'ya göçüşlerinde karşılaştıkları ve henüz çok yeni olan İslâmiyetle ve Arap kavmiyle ne gibi bir etkileşime girdiklerini bilmek zorundayız zira bu bizim milletimiz ve bu bizim tarihimiz. Eğer bir yerde kötülük, zulüm olmuşsa buna kör kalmak, hele ki bizim atalarımızın tarihine karşı kör kalmak tarihe en büyük ihanettir.
Bu yüzden, hepinizin bu gerçekleri öğrenmesi gerektiğine inanıyor ve okumanızı kesinlikle öneriyorum. Emin olun okudukça size okullarda öğretilenden çok ama çok farklı bir tarih ile karşılacaksınız.
Konuyu meşhur Arap seyyah İbn-i Fadlan'ın "On Üçüncü Kabile"sinde yazmış olduğu şu anısı ile kapayalım:
Oğuzlardan bir Türk, yola çıktıkları İslâm misyoneri İbn-i Fadlan'a yakınmış: "Başbuğ(halife) bizden ne istiyor ? Öldürecek bizi bu soğukta! Ne istediğini bilsek, hemen verir kurtulurduk" demiş. İbn-i Fadlan buna cevap olarak; "Bütün istediği, 'Allah'tan başka ilâh yoktur,' demeniz" diye karşılık verince, Türk gülmüş:
"Doğru olduğunu bilsek, söylerdik" demiş.