Wendell Johnson adında bir bilim adamı 1939 yılında bir deney yapmaya karar verdi. Bu deney kekemelik olarak tabir ettiğimiz konuşma probleminin aslında genetik ya da organik sebeplere ortaya çıkmadığını yalnızca olaylar ve durumlar karşısında var olabileceğini göstermek için kendi uyguladığı programlardan oluşan bir süreç barındırıyordu.
Önce 22 tane çocuğu denek olarak seçti, sonra onları iki gruba ayırdı. Bir gruptaki çocukların konuşmalarına övgüler düzerken diğerlerini "kekeme" olarak çağırdı ve kötü konuştuklarını söyledi.
Deney sonucunda ortaya çıkan netice Johnson'u haklı çıkarmıştı. "Kekeme" grubundaki 5 normal çocuk deney sonunda kekelemeye başladı. Bu 5 çocuktan 3'nün durumu kötüleşti ve kekemelik durumları ciddi boyutlara ulaştı.
Bu deney bizleri şu sonuca götürdü. "Bizler duyduğumuz kişi oluruz."
Eğer kendinizi dikkatli bir şekilde incelerseniz ben diye nitelendirdiğiniz şeyin aslında bedenden değil yalnızca beyinden ibaret olduğunu görürsünüz. Beyin ise öyle donanımlı bir mekanizmaya sahiptir ki, farkında olarak ya da olmayarak gördüğünüz,duyduğunuz ya da hissetiğiniz her şeyi bellek dahiline alır ve saklar. Bunun en basit örneği önceki yazılarımda sıkça bahsettiğim bilinçaltıdır.
Tamam iyi hoş diyorsun da bunlar bizi nereye götürecek? Diye soru sorduğunuzu duyar gibiyim.
Beyin dediğimiz et parçası inanılmaz derecede karmaşık bir algoritma dahilinde varlığını sürdürür. Eğer ona sürekli olarak ben zayıfım derseniz belli bir noktadan sonra emin olun zayıf olacaksınız. Mutsuzum derseniz mutsuz olacak, üzgünümün derseniz üzgün olacaksınız.
Peki ya beynimize istediğimiz kişi olma talimatını verirsek?
Bakın bu konu hakkında uzun bir süre konuşmayacağım o yüzden bu yazının tamamını ezberleyin, gerekirse defalarca okuyun ama sakın aklınızdan çıkarmayın. Bu aralar çok yoğunum bundan dolayı sizlere yapmanız gerekenleri söyleyip tüyeceğim.
Telkinin ne kadar önemli olduğundan daha fazla bahsetmek istemiyorum, önceki yazılarımı okuyup idrak eden bir kişi yalnızca yukarıda verdiğim deney örneğiyle bile konunun vehametini kavrayabilir.
Bundan dolayı sizlere olmak istemediğiniz gibi hitap eden insanlardan uzak durun diyeceğim ya da onlara söylemlerini değiştirmesini söyleyin.
Temiz bir kağıda sizde olmasını istediğiniz özellikleri ben ...um diyerek yazın. Beynin bilgiyi en iyi algılayacağı ve saklayacağı zamanlar uyandığınız ve hemen uyumadan önceki anlardır. Bu zamanlarda çıkarıp sesli bir şekilde okuyun.
Örnek vermek gerekirse; Aşırı özgüvenliyim, Herkes beni lider olarak görür, Alfa erkeğim, Şanslıyım, Çekiciyim.
Kendinize podcast hazırlayın. Kağıda yazdığınız kelimeleri sesli olarak kaydedin. Eğer sabah sesli olarak söylemek için imkanınız yoksa podcast'den dinleyin. Aynı şekilde gece yatarken de bunu yapabilirsiniz.
Bunları yaparken belli bir süre sonra değiştiğinizi farkedeceksiniz. Bu arada risk almaktan hayatınızdan insan çıkarmaktan çekinmeyin. 7 milyar insan var dünyada elbet sizlere yarar sağlayacak başka birini bulursunuz.
Ek olarak bu yazım yalnızca bilgi verme amaçlı yazdığım bir yazı. Devam eden seri ile alakası yok. Onu da fırsat bulduğum ilk boş zamanda yazarım herhalde.
Önce 22 tane çocuğu denek olarak seçti, sonra onları iki gruba ayırdı. Bir gruptaki çocukların konuşmalarına övgüler düzerken diğerlerini "kekeme" olarak çağırdı ve kötü konuştuklarını söyledi.
Deney sonucunda ortaya çıkan netice Johnson'u haklı çıkarmıştı. "Kekeme" grubundaki 5 normal çocuk deney sonunda kekelemeye başladı. Bu 5 çocuktan 3'nün durumu kötüleşti ve kekemelik durumları ciddi boyutlara ulaştı.
Bu deney bizleri şu sonuca götürdü. "Bizler duyduğumuz kişi oluruz."
Eğer kendinizi dikkatli bir şekilde incelerseniz ben diye nitelendirdiğiniz şeyin aslında bedenden değil yalnızca beyinden ibaret olduğunu görürsünüz. Beyin ise öyle donanımlı bir mekanizmaya sahiptir ki, farkında olarak ya da olmayarak gördüğünüz,duyduğunuz ya da hissetiğiniz her şeyi bellek dahiline alır ve saklar. Bunun en basit örneği önceki yazılarımda sıkça bahsettiğim bilinçaltıdır.
Tamam iyi hoş diyorsun da bunlar bizi nereye götürecek? Diye soru sorduğunuzu duyar gibiyim.
Beyin dediğimiz et parçası inanılmaz derecede karmaşık bir algoritma dahilinde varlığını sürdürür. Eğer ona sürekli olarak ben zayıfım derseniz belli bir noktadan sonra emin olun zayıf olacaksınız. Mutsuzum derseniz mutsuz olacak, üzgünümün derseniz üzgün olacaksınız.
Peki ya beynimize istediğimiz kişi olma talimatını verirsek?
Bakın bu konu hakkında uzun bir süre konuşmayacağım o yüzden bu yazının tamamını ezberleyin, gerekirse defalarca okuyun ama sakın aklınızdan çıkarmayın. Bu aralar çok yoğunum bundan dolayı sizlere yapmanız gerekenleri söyleyip tüyeceğim.
Telkinin ne kadar önemli olduğundan daha fazla bahsetmek istemiyorum, önceki yazılarımı okuyup idrak eden bir kişi yalnızca yukarıda verdiğim deney örneğiyle bile konunun vehametini kavrayabilir.
Bundan dolayı sizlere olmak istemediğiniz gibi hitap eden insanlardan uzak durun diyeceğim ya da onlara söylemlerini değiştirmesini söyleyin.
Temiz bir kağıda sizde olmasını istediğiniz özellikleri ben ...um diyerek yazın. Beynin bilgiyi en iyi algılayacağı ve saklayacağı zamanlar uyandığınız ve hemen uyumadan önceki anlardır. Bu zamanlarda çıkarıp sesli bir şekilde okuyun.
Örnek vermek gerekirse; Aşırı özgüvenliyim, Herkes beni lider olarak görür, Alfa erkeğim, Şanslıyım, Çekiciyim.
Kendinize podcast hazırlayın. Kağıda yazdığınız kelimeleri sesli olarak kaydedin. Eğer sabah sesli olarak söylemek için imkanınız yoksa podcast'den dinleyin. Aynı şekilde gece yatarken de bunu yapabilirsiniz.
Bunları yaparken belli bir süre sonra değiştiğinizi farkedeceksiniz. Bu arada risk almaktan hayatınızdan insan çıkarmaktan çekinmeyin. 7 milyar insan var dünyada elbet sizlere yarar sağlayacak başka birini bulursunuz.
Ek olarak bu yazım yalnızca bilgi verme amaçlı yazdığım bir yazı. Devam eden seri ile alakası yok. Onu da fırsat bulduğum ilk boş zamanda yazarım herhalde.