- Katılım
- 1 Ocak 2019
- Mesajlar
- 30
- Tepkime puanı
- 107
- Şehir
- Muğla
Selamlar,
Tam 971 yıl önce bugün bir güneş doğdu.
Ömer Hayyam'a hayran biri olarak kendisini burada bazı rubaileriyle yâd etmek istedim.
Not: Rubaileri okuyup geçmekten ziyade üzerine düşünmenizi ve çıkarımlar yapmanızı tavsiye ederim Ömer Hayyam hakkında bir şeyler yazmak istiyordum aslında ama bir türlü zaman bulamamıştım, bugünü kaçırmak istemedim. İyi okumalar, şüphesiz ki düşünenler için burada açık bir ibret vardır
~
Her sabah yeni bir gün doğarken,
Bir gün de eksilir ömürden;
Her şafak bir hırsız gibidir
Elinde bir fenerle gelen.
~
Ey özünün sırlarına akıl ermeyen;
Suçumuza, duamıza önem vermeyen;
Günahtan sarhoştum, ama dilekten ayık;
Umudumu rahmetine bağlamışım ben.
~
Rahmetin var, günah işlemekten korkmam;
Azığım senden, yolda çaresiz kalmam;
Mahşerde lutfunla ak pak olursa yüzüm
Defterim kara yazılmış olsun, aldırmam.
~
Ey zaman, bilmez misin ettiğin kötülükleri?
Sana düşer azapların, tövbelerin beteri.
Alçakları besler, yoksulları ezer durursun:
Ya bunak bir ihtiyarsın, ya da eşeğin biri.
~
Akıl bu kadehi övdükçe över;
Alnından sevgiyle öptükçe öper;
Zaman Usta'ysa bu canım nesneyi
Hem yapar hem kırıp bin parça eder.
~
Yaşamanın sırlarını bileydin
Ölümün sırlarını da çözerdin;
Bugün aklın var, bir şey bildiğin yok:
Yarın, akılsız, neyi bileceksin?
~
İçin temiz olmadıksan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Hırka, tespih, post, seccade güzel;
Ama Tanrı kanar mı bunlara?
~
Var mı dünyada günah işlemeyen söyle:
Yaşanır mı hiç günah işlemeden söyle;
Bana kötü deyip kötülük edeceksen,
Yüce Tanrı, ne farkın kalır benden, söyle.
~
Bilgenin yüreğinde her dilek,
Anka kuşu gibi gizli gerek.
Damla nasıl inci olur denizde:
Sedefler içinde gizlenerek.
~
Ovada her kızıl lalenin teni
Bir padişahın kanıyla beslendi.
Yerden biten şu mor menekşe yok mu?
Bir güzelin yanağındaki bendi.
~
Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
Ne yapacağımı da yazmışın önceden.
Demek günah işleten de sensin bana:
Öyleyse nedir o cennet cehennem?
~
Dünyada akla değer veren yok madem,
Aklı az olanın parası çok madem,
Getir şu şarabı, alsın aklımızı:
Belki böyle beğenir bizi el alem!
~
Bir elde kadeh, bir elde kuran;
bir helaldir işimiz, bir haram.
Şu yarım yamalak dünyada ne tam kafiriz, ne tam müslüman...
~
Gökleri yarıp darma dağın ettiğin gün,
Pırıl pırıl yıldızları kararttığın gün,
Sen sorguya çekmeden ben soracağım sana:
Ey Tanrı, hangi günahım için beni öldürdün?
~
Ferman sende,ama güzel yaşamak bizde:
Senden ayığız,bu sarhoş halimizde.
Sen insan kanı içersin,biz üzüm kanı:
İnsaf be sultanım,kötülük hangimizde?
~
Bir put demiş ki kendine tapana
Bilir misin niçin taparsın bana
Sen kendi güzelliğine vurgunsun
Ben ayna tutar gibiyim sana
~
Her gün biri çıkar başlar ben ben demeğe
Altınları gümüşleriyle övünmeğe
Tam işler dilediği düzene girer
Ecel çıkıverir pusudan benim ben diye
~
Haram acı kötü derler canım şaraba
Oysa ne hoş şey hele bir güzel sunarsa
İçin bakın hem doğrusunu isterseniz
Haram dedikleri her şey hoş galiba
~
Ben olmayınca bu güller, bu serviler yok.
Kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok.
Sabahlar, akşamlar, sevinçler tasalar yok.
Ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok.
Tam 971 yıl önce bugün bir güneş doğdu.
Ömer Hayyam'a hayran biri olarak kendisini burada bazı rubaileriyle yâd etmek istedim.
Not: Rubaileri okuyup geçmekten ziyade üzerine düşünmenizi ve çıkarımlar yapmanızı tavsiye ederim Ömer Hayyam hakkında bir şeyler yazmak istiyordum aslında ama bir türlü zaman bulamamıştım, bugünü kaçırmak istemedim. İyi okumalar, şüphesiz ki düşünenler için burada açık bir ibret vardır
~
Her sabah yeni bir gün doğarken,
Bir gün de eksilir ömürden;
Her şafak bir hırsız gibidir
Elinde bir fenerle gelen.
~
Ey özünün sırlarına akıl ermeyen;
Suçumuza, duamıza önem vermeyen;
Günahtan sarhoştum, ama dilekten ayık;
Umudumu rahmetine bağlamışım ben.
~
Rahmetin var, günah işlemekten korkmam;
Azığım senden, yolda çaresiz kalmam;
Mahşerde lutfunla ak pak olursa yüzüm
Defterim kara yazılmış olsun, aldırmam.
~
Ey zaman, bilmez misin ettiğin kötülükleri?
Sana düşer azapların, tövbelerin beteri.
Alçakları besler, yoksulları ezer durursun:
Ya bunak bir ihtiyarsın, ya da eşeğin biri.
~
Akıl bu kadehi övdükçe över;
Alnından sevgiyle öptükçe öper;
Zaman Usta'ysa bu canım nesneyi
Hem yapar hem kırıp bin parça eder.
~
Yaşamanın sırlarını bileydin
Ölümün sırlarını da çözerdin;
Bugün aklın var, bir şey bildiğin yok:
Yarın, akılsız, neyi bileceksin?
~
İçin temiz olmadıksan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Hırka, tespih, post, seccade güzel;
Ama Tanrı kanar mı bunlara?
~
Var mı dünyada günah işlemeyen söyle:
Yaşanır mı hiç günah işlemeden söyle;
Bana kötü deyip kötülük edeceksen,
Yüce Tanrı, ne farkın kalır benden, söyle.
~
Bilgenin yüreğinde her dilek,
Anka kuşu gibi gizli gerek.
Damla nasıl inci olur denizde:
Sedefler içinde gizlenerek.
~
Ovada her kızıl lalenin teni
Bir padişahın kanıyla beslendi.
Yerden biten şu mor menekşe yok mu?
Bir güzelin yanağındaki bendi.
~
Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
Ne yapacağımı da yazmışın önceden.
Demek günah işleten de sensin bana:
Öyleyse nedir o cennet cehennem?
~
Dünyada akla değer veren yok madem,
Aklı az olanın parası çok madem,
Getir şu şarabı, alsın aklımızı:
Belki böyle beğenir bizi el alem!
~
Bir elde kadeh, bir elde kuran;
bir helaldir işimiz, bir haram.
Şu yarım yamalak dünyada ne tam kafiriz, ne tam müslüman...
~
Gökleri yarıp darma dağın ettiğin gün,
Pırıl pırıl yıldızları kararttığın gün,
Sen sorguya çekmeden ben soracağım sana:
Ey Tanrı, hangi günahım için beni öldürdün?
~
Ferman sende,ama güzel yaşamak bizde:
Senden ayığız,bu sarhoş halimizde.
Sen insan kanı içersin,biz üzüm kanı:
İnsaf be sultanım,kötülük hangimizde?
~
Bir put demiş ki kendine tapana
Bilir misin niçin taparsın bana
Sen kendi güzelliğine vurgunsun
Ben ayna tutar gibiyim sana
~
Her gün biri çıkar başlar ben ben demeğe
Altınları gümüşleriyle övünmeğe
Tam işler dilediği düzene girer
Ecel çıkıverir pusudan benim ben diye
~
Haram acı kötü derler canım şaraba
Oysa ne hoş şey hele bir güzel sunarsa
İçin bakın hem doğrusunu isterseniz
Haram dedikleri her şey hoş galiba
~
Ben olmayınca bu güller, bu serviler yok.
Kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok.
Sabahlar, akşamlar, sevinçler tasalar yok.
Ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok.