Alfaloji Forum

Sitemizde şu anda bakım yapılmaktadır. Üyelik istekleri ve konular bakım sonrasında onaylanacaktır.

Otorite İddiası Manipülasyonu

Philliscan

Kuzey yıldızı yine tüm ihtişamıyla parlıyor 🌟
Katılım
19 Haziran 2018
Mesajlar
60
Tepkime puanı
453
Şehir
İstanbul
Her hangi bir mevki makam ve güç sahibinin hiçbir argüman, gerekçe vb sunmadan ortaya attığı görüşlere otorite iddiası denilir.

Yani bir yerlere gelebilmiş ünlü bir doktorun, kendi konusu dışında başka alanlarda da yüksek bilgi sahibi olduğu/uzman gördüğü iddiasıdır.

Otorite iddiasının görüldüğü diğer bir durum ise
Kişi tartışma sırasında sıkıştığında, hemen bir uzman görüşü ortaya atar ve kendi fikirlerini o uzman kişi de destekliyormuş gibi davranır.

Yani sadece kendisi değil, çok uzman ve güçlü bir isminde kişinin söylediklerini desteklediğini belirtmeye çalışır.

örnek
- Prof. Doktor Ender Saraç’ta bu dediğimi onaylayan şeyler söylüyor.
- Bu söylediklerimi İlber Ortaylı’dan duymuştum.

Özetle kişi, görüşlerini başka bir uzmanın görüşleriyle destekleyerek üzerine gelecek itirazları engellemeye çalışırlar.

“O da benimle aynı görüşte, demek ki benim dediğim doğru.”

Otorite iddiasına nasıl karşı koyulur ?
otorite iddiası tekniğini kullanan birisine karşı yapabileceğimiz şeyler basit.
“Peki bu iddianın mantıklı gerekçesi nedir ? Neden x kişisi bu görüşü savunuyor ?” Soruları bu tekniği çürütmek için harikadır.

Bu sorulara karşı karşınızdaki ya saçmalamaya başlayıp “x kişisini mi eleştireceğiz ?” Der
Ya da mantıklı açıklamalar yapıp sizi ikna edebilir.
2. Durum olağandışı bir şey değildir. Kişi mantıklı şeyler söylüyorsa tabi inanabilirsiniz..
 
Her hangi bir mevki makam ve güç sahibinin hiçbir argüman, gerekçe vb sunmadan ortaya attığı görüşlere otorite iddiası denilir.

Yani bir yerlere gelebilmiş ünlü bir doktorun, kendi konusu dışında başka alanlarda da yüksek bilgi sahibi olduğu/uzman gördüğü iddiasıdır.

Otorite iddiasının görüldüğü diğer bir durum ise
Kişi tartışma sırasında sıkıştığında, hemen bir uzman görüşü ortaya atar ve kendi fikirlerini o uzman kişi de destekliyormuş gibi davranır.

Yani sadece kendisi değil, çok uzman ve güçlü bir isminde kişinin söylediklerini desteklediğini belirtmeye çalışır.

örnek
- Prof. Doktor Ender Saraç’ta bu dediğimi onaylayan şeyler söylüyor.
- Bu söylediklerimi İlber Ortaylı’dan duymuştum.

Özetle kişi, görüşlerini başka bir uzmanın görüşleriyle destekleyerek üzerine gelecek itirazları engellemeye çalışırlar.

“O da benimle aynı görüşte, demek ki benim dediğim doğru.”

Otorite iddiasına nasıl karşı koyulur ?
otorite iddiası tekniğini kullanan birisine karşı yapabileceğimiz şeyler basit.
“Peki bu iddianın mantıklı gerekçesi nedir ? Neden x kişisi bu görüşü savunuyor ?” Soruları bu tekniği çürütmek için harikadır.

Bu sorulara karşı karşınızdaki ya saçmalamaya başlayıp “x kişisini mi eleştireceğiz ?” Der
Ya da mantıklı açıklamalar yapıp sizi ikna edebilir.
2. Durum olağandışı bir şey değildir. Kişi mantıklı şeyler söylüyorsa tabi inanabilirsiniz..
Bkz.Celal Şengör açıklamaları
 
Küçük bir belirtme yapmak istiyorum aklınızda bulunsun

Cemil meriç, "Mefhumların kâh gülünç kâh korkunç maskelerle raksa çıktığı bir karnaval balosu fikir hayatımız. Kavga insanla kader arasında değil artık, insanla kelime arasında..." diyor. İlk okuduğumda zihnimde çok fazla yankı yapmamıştı bu ifadeler, ta ki yaşım biraz ilerleyip de kelimelerin düşünceyi ifade etmedeki anlamını kavramaya başlayıncaya kadar.

Özellikle etrafımdaki tartışmalara taraf olmadığım o mesut zamanlarda, fark ettim ki insanlar kavramları değil, kendi zihinlerindeki taraflı ve muğlak, çoğu kez üstünkörü didiklenmiş ve şüphe edilmemiş temsilleri üzerinde kavga ediyorlar. Tarifini nesnel olarak yapamadığımız kavramlar, düşüncelerimizi etmediği gibi yeni kavgalar için de adeta zemin hazırlıyor ve bizleri sonuçsuz tartışmalara takatsiz, etkisiz ve bilinçsiz bırakıyor.

Meriç'in yukarıdaki ifadelerinden de ilham alarak sıklıkla duyduğumuz birçok kavrama ve onların etrafında dönen tartışmalara baktığımızda, tartışmaların çoğunlukla kavramın anlamındaki belirsizlik nedeniyle sürdüğünü görebiliriz. Dahası bu belirsizlik, çoğu zaman adeta istemli olarak korunur gibidir. Biri çıkıp da "Yahu önce şu kavramın bir tarifini yapalım, ondan sonra tartışalım." dediğinde kızgın sesler yükselir ve "Ne lüzumu var canım, var ya tarifi işte!" gibisinden kestirme kurnazlıklara başvurulur. Çünkü tartışmacıların birçoğu bu belirsizlikten, bu puslu havadan beslenir. Yani istenen çözüm değil, tartışmanın veya kavganın bizzat kendisidir.

İncelikli düşünmenin ve çözümlemeci kafa yapısının oturmadığı bir toplumda bu durumu normal kabul etmek gerek. Bu olguyu görmezlikten gelerek sorunlara çözüm arama yahut aydın/entelektüel olma peşinde koşmak da beyhude bir çabadır. Amacınız eğer kuru gürültü ile vakit öldürmek ise böyle bir ortam tam size göredir. Zira hiçbir şey çözülmediği için, ana amaç olan tartışma da hiç bitmez. Fakat yine Meriç'in ifadesi ile "düşünce namusu", bizi birkaç adım daha atmaya zorlamalı.

Anlamına hâkim olmadığımız kavramlar hakkında hemen fikir beyan etmek için inanın herkesin sizin kadar iyi bahaneleri vardır.
Örneğin, konuyla ilgili yeni bir şeyler okumuş, yıllardır bir şeyler dinlemiştir ve anneannesinin teyzekızı "hacı" olduğu için dinî meselelerde, birkaç popüler bilim kitabında karşısındaki konuya rastlamış olduğu için de bilimsel mevzularda "derin" bilgi sahibidir(!). Dolayısıyla önce konuşmaktan ziyade susmanın bir insan erdemi olduğunu hatırlamak bu açıdan faydalı olabilir. Eğer zihninizde düşünülmüş ve tanımı tafsızca oturtulmuş bir gerçek varsa, o, bir biçimde ihtiyaca binaen ortaya çıkar ve görevini hakkıyla ifâ eder. Fakat guguklu saat misali, sunulan her fırsatta konuşmaya kalkmak, bu devrin müzmin hastalıklarından biridir.
 
Küçük bir belirtme yapmak istiyorum aklınızda bulunsun

Cemil meriç, "Mefhumların kâh gülünç kâh korkunç maskelerle raksa çıktığı bir karnaval balosu fikir hayatımız. Kavga insanla kader arasında değil artık, insanla kelime arasında..." diyor. İlk okuduğumda zihnimde çok fazla yankı yapmamıştı bu ifadeler, ta ki yaşım biraz ilerleyip de kelimelerin düşünceyi ifade etmedeki anlamını kavramaya başlayıncaya kadar.

Özellikle etrafımdaki tartışmalara taraf olmadığım o mesut zamanlarda, fark ettim ki insanlar kavramları değil, kendi zihinlerindeki taraflı ve muğlak, çoğu kez üstünkörü didiklenmiş ve şüphe edilmemiş temsilleri üzerinde kavga ediyorlar. Tarifini nesnel olarak yapamadığımız kavramlar, düşüncelerimizi etmediği gibi yeni kavgalar için de adeta zemin hazırlıyor ve bizleri sonuçsuz tartışmalara takatsiz, etkisiz ve bilinçsiz bırakıyor.

Meriç'in yukarıdaki ifadelerinden de ilham alarak sıklıkla duyduğumuz birçok kavrama ve onların etrafında dönen tartışmalara baktığımızda, tartışmaların çoğunlukla kavramın anlamındaki belirsizlik nedeniyle sürdüğünü görebiliriz. Dahası bu belirsizlik, çoğu zaman adeta istemli olarak korunur gibidir. Biri çıkıp da "Yahu önce şu kavramın bir tarifini yapalım, ondan sonra tartışalım." dediğinde kızgın sesler yükselir ve "Ne lüzumu var canım, var ya tarifi işte!" gibisinden kestirme kurnazlıklara başvurulur. Çünkü tartışmacıların birçoğu bu belirsizlikten, bu puslu havadan beslenir. Yani istenen çözüm değil, tartışmanın veya kavganın bizzat kendisidir.

İncelikli düşünmenin ve çözümlemeci kafa yapısının oturmadığı bir toplumda bu durumu normal kabul etmek gerek. Bu olguyu görmezlikten gelerek sorunlara çözüm arama yahut aydın/entelektüel olma peşinde koşmak da beyhude bir çabadır. Amacınız eğer kuru gürültü ile vakit öldürmek ise böyle bir ortam tam size göredir. Zira hiçbir şey çözülmediği için, ana amaç olan tartışma da hiç bitmez. Fakat yine Meriç'in ifadesi ile "düşünce namusu", bizi birkaç adım daha atmaya zorlamalı.

Anlamına hâkim olmadığımız kavramlar hakkında hemen fikir beyan etmek için inanın herkesin sizin kadar iyi bahaneleri vardır.
Örneğin, konuyla ilgili yeni bir şeyler okumuş, yıllardır bir şeyler dinlemiştir ve anneannesinin teyzekızı "hacı" olduğu için dinî meselelerde, birkaç popüler bilim kitabında karşısındaki konuya rastlamış olduğu için de bilimsel mevzularda "derin" bilgi sahibidir(!). Dolayısıyla önce konuşmaktan ziyade susmanın bir insan erdemi olduğunu hatırlamak bu açıdan faydalı olabilir. Eğer zihninizde düşünülmüş ve tanımı tafsızca oturtulmuş bir gerçek varsa, o, bir biçimde ihtiyaca binaen ortaya çıkar ve görevini hakkıyla ifâ eder. Fakat guguklu saat misali, sunulan her fırsatta konuşmaya kalkmak, bu devrin müzmin hastalıklarından biridir.
Cinsellikle ilgili geniş bir yazı bekliyorum senden :)
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst