- Katılım
- 11 Mayıs 2018
- Mesajlar
- 18
- Tepkime puanı
- 22
- Yaş
- 25
- Şehir
- İstanbul
Aslında başlık sadece bi temenni cümlesi. Bu yazı serisindeki esas amacım inanclarinizi sorgulamanin ilk kivilcimlarina sebep olabilmek, sizlerin bi nebzede olsa olaya eleştirel bakış acısı ile bakmanızı sağlamaktır.
Dinciliğin bağnazlığın kol gezdiği bi toplumun içindeyiz. Haliyle içinde bulunduğumuz toplumda felsefeye yeteri kadar yer verilmedi. Daima felsefe yada akıl imana tabii olageldi.
'Acaba' demekten korktuk. Cehennem tehtidi ile insanların sağlıklı düşünmesi engellenip, dinde aklın ve mantığın yeri olmadığı söylenedurdu.
Bi çoğumuz müslüman bi ailede doğduk. Haliyle maddenin,yaşamın bi yaratıcısının olmasının zaruri olduğu, evrende kusursuz, ince işlenmiş bi düzenin olduğu, yaşamın ancak ölüm bir son değil ise anlamlı olabileceği gibi kabuller ile büyütüldük.
Yine ailemizin, içinde bulunduğumuz toplumun mensup olduğu dinleri hakikat belledik. Ama 'diger dinlerin egemen olduğu toplumda büyüseydim başka bir dine inanacaktim, sırf yanlış coğrafyada doğdu diye bi insanin sonsuz cehennemde yanması dogrumudur' diye soramadik. Bize aşılanan fikirleri sorgulamamiza müsade etmediler. Kelimenin tam anlamiyla bağnaz nesiller yetiştirildi.
Işte bu yazı serisinde imanın akla tabi oluşunu göreceğiz. Bize empoze edilen fikirleri felsefi-bilimsel perspektiften irdeleyecek, hem din felsefesi alanındaki popüler olan tanrı argümanlarına, hemde teolojideki yine popüler olan hususlara bi materyalistin penceresinden bakacağız.
Ayrıca şunuda belirtmekte fayda varki fideist düşünceli insanlar için bu yazı serisi tehlike arz eder zira yukarida söylediğim gibi buradaki süzgecimiz akıl ve mantık olacak.
Sizcede bireysel ve toplumsal anlamda zarar getiren ınanclarimizi akıl süzgecinden geçirmenin vakti gelmedimi?
Dinciliğin bağnazlığın kol gezdiği bi toplumun içindeyiz. Haliyle içinde bulunduğumuz toplumda felsefeye yeteri kadar yer verilmedi. Daima felsefe yada akıl imana tabii olageldi.
'Acaba' demekten korktuk. Cehennem tehtidi ile insanların sağlıklı düşünmesi engellenip, dinde aklın ve mantığın yeri olmadığı söylenedurdu.
Bi çoğumuz müslüman bi ailede doğduk. Haliyle maddenin,yaşamın bi yaratıcısının olmasının zaruri olduğu, evrende kusursuz, ince işlenmiş bi düzenin olduğu, yaşamın ancak ölüm bir son değil ise anlamlı olabileceği gibi kabuller ile büyütüldük.
Yine ailemizin, içinde bulunduğumuz toplumun mensup olduğu dinleri hakikat belledik. Ama 'diger dinlerin egemen olduğu toplumda büyüseydim başka bir dine inanacaktim, sırf yanlış coğrafyada doğdu diye bi insanin sonsuz cehennemde yanması dogrumudur' diye soramadik. Bize aşılanan fikirleri sorgulamamiza müsade etmediler. Kelimenin tam anlamiyla bağnaz nesiller yetiştirildi.
Işte bu yazı serisinde imanın akla tabi oluşunu göreceğiz. Bize empoze edilen fikirleri felsefi-bilimsel perspektiften irdeleyecek, hem din felsefesi alanındaki popüler olan tanrı argümanlarına, hemde teolojideki yine popüler olan hususlara bi materyalistin penceresinden bakacağız.
Ayrıca şunuda belirtmekte fayda varki fideist düşünceli insanlar için bu yazı serisi tehlike arz eder zira yukarida söylediğim gibi buradaki süzgecimiz akıl ve mantık olacak.
Sizcede bireysel ve toplumsal anlamda zarar getiren ınanclarimizi akıl süzgecinden geçirmenin vakti gelmedimi?