- Katılım
- 11 Ağustos 2018
- Mesajlar
- 1,115
- Tepkime puanı
- 1,678
- Şehir
- İstanbul
1.5 Sene önce beni ölüm ile tanıştıran bir film olmuştu ve bugün tekrarlamam ile büyük bir farkındalık yaşamamı sağladı. Adeta ölüp dirildim, cennette doğdum ve tekrardan dünyaya gönderildim.
Sizin de aynı şeyi yaşayıp yaşamayacağınızdan emin olamasam da sizinle paylaşmak istedim.
Bu filmi basite alıp sakın normal bir filmmiş gibi izlemeniz asla istemem. Bundan sakının !
Derin bir felsefe içeren bu film hayatınızı dahi değiştirecek kalıba sokacak düzey de görüntü içerir
UYARI; Bu film sizi bambaşka bir kişi yapabilir. Eğer ki değişimi tatmak istemiyorsanız bunu izlemeyiniz !
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
The Fountain, Darren Aronofsky; bilimkurgu ve romantizmi ebediyetle birleştiriyor.
Son dönem Amerikan sinemasının parlak isimlerinden olan Darren Aronofsky, kusursuz bir filmografiye sahip. 1998’de tanıdıklarından borç para aralarak çektiği, bir matematikçinin evrende düzen aramasını konu alan Pi filmi ile Hollywood’a giren Aronofsky ardından Requiem For A Dream, The Fountain, The Wrestler, Black Swan filmleri ile seyircinin karşısına çıktı. Mart 2014’te de yeni filmi Noah ile seyirci karşısına çıkacak olan yönetmenin filmlerindeki ortak tema ise aynı: Sonsuzluk ve arzu.
Ölüm bir hastalıktır. Aynı diğerleri gibi. Ve bir tedavisi vardır.
The Fountain, karmaşık bir yapım süresine sahip. Düşük bütçeyle harikalar yaratan yönetmene Warner Bros, The Fountain filmi için 100 milyon Dolar gibi bir bütçeyle gelir. Ancak Yapımcı şirketin oyuncu seçimlerine ve kurguya müdahaleleri nedeniyle Warner Bros bütçeyi 35 milyon Dolar’a kadar indirmiş. Filmin ilk başrol oyuncusu olan Brad Pitt’in de sakal bırakmak istememesi üzerine, Wolverine filmlerinden tanıdığımız, Hugh Jackman filmin başrol oyuncusu olmayı kabul etmiş. Ayrıca Aronofsky’e The Fountain ile çalıştığı sırada Batman Begins için teklif götürülmüş. Ancak yönetmenden olumsuz yanıt alan Warner Bros, Batman’i Nolan’a teslim etmiş.
Her gölge, ne kadar koyu olursa olsun, sabah güneşi tarafından tehdit edilir.
( Alıntıdır )
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
'' Bu dünya da bedenlerimize sıkışmış ruhlarız. ''
Bedenlerimiz bizim evimizdir. Evimizden dışarı çıkarsak hayatı öğreniriz. Hayatı yaşar ve gerçeği biliriz. Eğer ki evimizde kalır ve ev dışını umursamaz ve oraya çıkmaktan korkarsak; hayat bize kelebeğin 1 gün ömrünü yaşaması yerine o gün sonunda öleceğini düşünmesi ve kendine ızdırap çektirmesinden başka bir şey yaşamaz. Bedenimize evimiz, ruhumuza da konfor alanımızın dışı(dışarısı) olarak bakarsak; gerçekten insanın aklı ölümden başkasını düşünmez ve tek aşkı o olur. İzzie'nin de tek aşkı ölümdü. Huzura kavuşmak istiyor ve tekrardan doğmak istiyordu. Ve tekrardan kavuşmak !
Sizin de aynı şeyi yaşayıp yaşamayacağınızdan emin olamasam da sizinle paylaşmak istedim.
Bu filmi basite alıp sakın normal bir filmmiş gibi izlemeniz asla istemem. Bundan sakının !
Derin bir felsefe içeren bu film hayatınızı dahi değiştirecek kalıba sokacak düzey de görüntü içerir
UYARI; Bu film sizi bambaşka bir kişi yapabilir. Eğer ki değişimi tatmak istemiyorsanız bunu izlemeyiniz !
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
The Fountain, Darren Aronofsky; bilimkurgu ve romantizmi ebediyetle birleştiriyor.
Son dönem Amerikan sinemasının parlak isimlerinden olan Darren Aronofsky, kusursuz bir filmografiye sahip. 1998’de tanıdıklarından borç para aralarak çektiği, bir matematikçinin evrende düzen aramasını konu alan Pi filmi ile Hollywood’a giren Aronofsky ardından Requiem For A Dream, The Fountain, The Wrestler, Black Swan filmleri ile seyircinin karşısına çıktı. Mart 2014’te de yeni filmi Noah ile seyirci karşısına çıkacak olan yönetmenin filmlerindeki ortak tema ise aynı: Sonsuzluk ve arzu.
Ölüm bir hastalıktır. Aynı diğerleri gibi. Ve bir tedavisi vardır.
The Fountain, karmaşık bir yapım süresine sahip. Düşük bütçeyle harikalar yaratan yönetmene Warner Bros, The Fountain filmi için 100 milyon Dolar gibi bir bütçeyle gelir. Ancak Yapımcı şirketin oyuncu seçimlerine ve kurguya müdahaleleri nedeniyle Warner Bros bütçeyi 35 milyon Dolar’a kadar indirmiş. Filmin ilk başrol oyuncusu olan Brad Pitt’in de sakal bırakmak istememesi üzerine, Wolverine filmlerinden tanıdığımız, Hugh Jackman filmin başrol oyuncusu olmayı kabul etmiş. Ayrıca Aronofsky’e The Fountain ile çalıştığı sırada Batman Begins için teklif götürülmüş. Ancak yönetmenden olumsuz yanıt alan Warner Bros, Batman’i Nolan’a teslim etmiş.
Her gölge, ne kadar koyu olursa olsun, sabah güneşi tarafından tehdit edilir.
( Alıntıdır )
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
'' Bu dünya da bedenlerimize sıkışmış ruhlarız. ''
Bedenlerimiz bizim evimizdir. Evimizden dışarı çıkarsak hayatı öğreniriz. Hayatı yaşar ve gerçeği biliriz. Eğer ki evimizde kalır ve ev dışını umursamaz ve oraya çıkmaktan korkarsak; hayat bize kelebeğin 1 gün ömrünü yaşaması yerine o gün sonunda öleceğini düşünmesi ve kendine ızdırap çektirmesinden başka bir şey yaşamaz. Bedenimize evimiz, ruhumuza da konfor alanımızın dışı(dışarısı) olarak bakarsak; gerçekten insanın aklı ölümden başkasını düşünmez ve tek aşkı o olur. İzzie'nin de tek aşkı ölümdü. Huzura kavuşmak istiyor ve tekrardan doğmak istiyordu. Ve tekrardan kavuşmak !