Alfaloji Forum

Sitemizde şu anda bakım yapılmaktadır. Üyelik istekleri ve konular bakım sonrasında onaylanacaktır.

Tüm Suç Öğretmenlerin

Versay

Forumdan Uzaklaştırıldı
Katılım
27 Haziran 2018
Mesajlar
329
Tepkime puanı
528
Şehir
İstanbul
Bir insan evladı öğretmen olmak istiyor, nedeni ise; insanlara bir şey öğretmek(%90 bundan dolayı seçiyor.). Geliyor bir şekilde atanıyor ve bu sisteme dahil oluyor. Eğer kafasında bir geri zekalılık söz konusu değilse görüyor ve sistemin ne kadar kötü işlediğini biliyor. Önlerinde sıfır beyin, sünger gibi bilgi çeken ve neredeyse öğretmen dediyse doğrudur mantalitesiyle gelen bir öğrenci topluluğu var yıllardır. Böyle bir fırsata rağmen hala neden bir öğretmen dayanışma derneği kurmuyorlar. Bu dernek illaki eğitim sistemini değiştirmeye gücü yetmeyebilir. Ama insanlara bunun değişmesi gerektiğini öğretebilir. Bir Felsefeci Sokratesi ve diğer düşünürleri es geçip, bir Türkçe öğretmeni veya herhangi bir öğretmen neden dersin bir kısmını eğitim sisteminin kötülüğünü ve bu sistemin sizi nasıl bir şeye dönüştüreceğini, diğer ülkelerde bu düzenin nasıl gerçekleştiğini ve aramızdaki farkı bir animasyonla veya bir sunuşla neden sıfır beyinlere empoze etmiyorlar.


Çünkü cahiller, bir matematik öğretmeni, gerçekten ilgili alanında ferari misali esip gürlüyor ama bir psikolojiye geldiğinde veya diğer herhangi bir konuya geldiğinde mal gibi kalıyor.
Haliyle bu öğrendiklerinden başka bir güvencesi olmadığı için bir şey yapabiliyorlar. Örneğin bir öğretmen kendi alanı dışında yazılımla uğraşsa mesela oradan gelen güvenle bu kalkışmaya destek olabilir. Ancak maaşım yatmaz korkuları, bu çocuklar cahil yetişiyor korkusunun önüne geçmiş ve bundan dolayı hiçbir şey yapamıyorlar.


Demem o ki; neden bunlar öğrencilere söylemiyorlar bunun sonucunda ortaya çıkan durumu. Evet bizler biliyoruz ama bunu eylemler yaparak dile getiremiyoruz. Çünkü Ne yapmamız Gerektiğini çoğu insan bilmiyor.


Neyse... Buradan Tüm Öğretmenlere Sorum; Nasıl Oluyor da Doğru Öğretme Biçimini Bildiği Halde Yanlış Olanı Öğretmeye Çalışıyor? Acaba Vicdanları Rahat mı? Gerçekten Rahat Uyuyabiliyorlar mı? Yazık, Yazıklar Olsun.
 
Reis bence öğretmenlerin bir suçu yok adamlar emir kulu. Suç eğitim sisteminin kendisinde.
 
Bahsettiğin öğretmen modelinin aynısı bizde var adam sadece matematik öğretmiyor yeri gelince siyaset,felsefe,ekonomi aklına gelicek her konuda bilgisi olan birisi her okulda olması gereken bir öğretmen yani
 
Suç eğitim sisteminde ama en büyük suç öğretmenliğin memurluk olmasından dolayı hayatını güvenceye almaya çalışan ve sadece bu konıda kendini geliştiren kişilerde
 
60 lardaki hükümet değişikliğinden sonra nato ve gladio nunda katkılarıyla türkiyede gericilik ve siyasal islam yayılmaya Başladı.Üniversiteler bombalandı.Aydınlara işkenceler yapılıp öldürüldü.Uğur mumcu gibi vatansever,akıllı ülkeye faydalı insanlar suikaste uğradı.Halkevleri kapatıldı.O dönemde yabancı devletlerin türkiye gelişecek korkusuyla aselsan mühendislerini öldürmesi,uçak fabrikalarının patlatılması da bir gerçek.Artık aydın olmaya korktu halk.Ve nato gibi İçteniçe kontrgerilla olan servisler muhafazakar kesimi örgütleyip,60 sonrası türkiyeye sızıp eğitimi,toplumu,teknolojiyi gerileştirdiler ve insanları muhafazakar ve cahil olmaya ittiler.Günümüzdede çok farklı değil konuşanlar silivrilerde,işkence masalarında.O yüzden cehalet toplumumuzda çok yüksek oranlarda.Üstelik bide okuyup aydın bir insan olunca kafir,vatan haini,terörist,komünist,dinsiz denilip dışlanmanda cabası...
 
Askerde
Bir insan evladı öğretmen olmak istiyor, nedeni ise; insanlara bir şey öğretmek(%90 bundan dolayı seçiyor.). Geliyor bir şekilde atanıyor ve bu sisteme dahil oluyor. Eğer kafasında bir geri zekalılık söz konusu değilse görüyor ve sistemin ne kadar kötü işlediğini biliyor. Önlerinde sıfır beyin, sünger gibi bilgi çeken ve neredeyse öğretmen dediyse doğrudur mantalitesiyle gelen bir öğrenci topluluğu var yıllardır. Böyle bir fırsata rağmen hala neden bir öğretmen dayanışma derneği kurmuyorlar. Bu dernek illaki eğitim sistemini değiştirmeye gücü yetmeyebilir. Ama insanlara bunun değişmesi gerektiğini öğretebilir. Bir Felsefeci Sokratesi ve diğer düşünürleri es geçip, bir Türkçe öğretmeni veya herhangi bir öğretmen neden dersin bir kısmını eğitim sisteminin kötülüğünü ve bu sistemin sizi nasıl bir şeye dönüştüreceğini, diğer ülkelerde bu düzenin nasıl gerçekleştiğini ve aramızdaki farkı bir animasyonla veya bir sunuşla neden sıfır beyinlere empoze etmiyorlar.


Çünkü cahiller, bir matematik öğretmeni, gerçekten ilgili alanında ferari misali esip gürlüyor ama bir psikolojiye geldiğinde veya diğer herhangi bir konuya geldiğinde mal gibi kalıyor.
Haliyle bu öğrendiklerinden başka bir güvencesi olmadığı için bir şey yapabiliyorlar. Örneğin bir öğretmen kendi alanı dışında yazılımla uğraşsa mesela oradan gelen güvenle bu kalkışmaya destek olabilir. Ancak maaşım yatmaz korkuları, bu çocuklar cahil yetişiyor korkusunun önüne geçmiş ve bundan dolayı hiçbir şey yapamıyorlar.


Demem o ki; neden bunlar öğrencilere söylemiyorlar bunun sonucunda ortaya çıkan durumu. Evet bizler biliyoruz ama bunu eylemler yaparak dile getiremiyoruz. Çünkü Ne yapmamız Gerektiğini çoğu insan bilmiyor.


Neyse... Buradan Tüm Öğretmenlere Sorum; Nasıl Oluyor da Doğru Öğretme Biçimini Bildiği Halde Yanlış Olanı Öğretmeye Çalışıyor? Acaba Vicdanları Rahat mı? Gerçekten Rahat Uyuyabiliyorlar mı? Yazık, Yazıklar Olsun.
Askerde ben şı
Genç bir öğretmen olarak kendimce yorumlayayım;

İlk kısım kimlerin öğretmenlik mesleğini seçtiği ile ilgili. Öğretmenlik üst başarı grubunda yer alan öğrencilerin seçtiği bir meslek değil. Bu benim şahsi gözlemime dayalı bir çıkarım. Öğretmenlik, polislik ve askerlik çoğu zaman orta direk ve yoksul denilebilecek ailelerin çocuklarının seçtiği mesleklerin başında geliyor. Nedeni ise bir bakıma kendilerini devlet güvencesine almak istemelerinden kaynaklanıyor. Ek olarak en zeki ve başarılı fizikçiler, matematikçiler, ufku geniş insanlar öğretmenlik mesleğini seçmiyor. Bu öğrencilerin hedefleri yukarıda mühendis ya da hekim olmayı tercih ediyorlar. Bu tercihlerde mesleklerin aylık gelir durumları da etkili. Kafası zehir gibi işleyen (yazılıma değinmişsiniz yukarıda oradan örnek vermeye çalışayım) kodlar yazabilen bir adam ben gideyim de bilişim teknolojileri öğretmeni olayım okulda çocuklara excel öğreteyim diye düşünmez.

Ek olarak eğitim fakültesi puanları oldukça düşük ve insanlar bir bölüm kazanamazsam öğretmen olurum diyor. Toplumun algısı da bu yönde. Bende bunlardan biriydim, üniversite tercih dönemimde bir hedefim yoktu ve eğitim fakültesi yazdım (vizyona bak). Tonlarca böyle adam var ve şuan hepsi öğretmenlik yapıyor. Formasyon dağıtan fen-edebiyat fakültelerinden bahsetmiyorum bile. Fizik yapmadan fizik bölümüne girmeniz mümkün.

Bu kısım akademik başarıyı arttırma ile ilgili olacak. Ben lisans eğitimim boyunca öğrendiğim bilginin neredeyse çok az bir kısmını kullanabiliyorum. Kafamda planladığım etkinliklerin az bir kısmını gerçekleştirebiliyorum. Sistemin insanların hevesini körelttiği de bir gerçek.Öncelikle işlenmesi gereken müfredat belli bunun dışına hiçbir şekilde çıkamazsın, anlatmanın gereksiz olduğu ya da anlatılması gereken daha önemli konular olduğunu bildiğin halde plan senin elini kolunu bağlıyor. Bu planda hangi ayın hangi haftası kaçıncı saatte ne anlatacağın bellidir dışarı çıkamıyorsun. Öğrenmeye hevesli öğrenciler ya da ilgili veliler geliyor çocuklar için ek kaynak öneremiyoruz. Nedeni şudur il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri okullara resmi yazı göndererek hiçbir şekilde herhangi bir ek kaynak aldırılmamasını aksi taktirde işlem başlatılacağını söylüyor. Kendin ders içi etkinliklerinde ek bir kitap kullanmaya kalksan o bile sorun millet elinde dolaşmak istemiyor. Çünkü fetö ile ilgilendirilen onlarca yayın evi var sen hangisi yasaklı hangisi değil takip edemiyorsun. Birinin bir ispiyonuna bakıyor işler eğer savunmanı alırlarsa şanslısın.

Öğretmenlerin kendini geliştirmesi konusuna değineyim. Üniversite eğitimini tamamlamış her genç birey gibi öğretmen adayları da at gibi yarıştırılarak bir bakıma gelişimi önleniyor. Öğretmenin 2 seçeneği vardır: devlet okulu ya da özel okul. Özel okul = kölelik. Özlük haklarının çok az bir kısmından başlatılıyorsun. Minimum maaş, maksimum iş yükü mantığı var. Haftasonu avm de stand açıp öğrenci avına çıkıyorsun. Duruma göre asgari altı teklif eden okullar bile var. İtiraz etsen adamın masasında 100-200 cv daha var. Sen işi yapmazsan başkası bu paraya bu işi yapar mantığı hakim.

Devlet okullarına giden süreç sancılı. KPSS sınavına ek olarak alan sınavı getirildi birkaç yıl önce. Öğrencileri kendi branşlarında bile perişan eden bir sınav. Ben bu sınava girdiğimde 6-7 sorunun hangi dersten olduğunu bile anlayamamıştım. Onuda atlatabilirsen atanıyordun (ben bu seneye dahilim iyi-kötü kendimi kurtardım). Ondan sonraki sene aday öğretmensiniz. Bir senelik çalışma ve hizmet içi eğitimlerin sonunda asil öğretmenliğe geçiş sınavına tabisiniz. Bunu ilk sene geçemezseniz görev yeriniz değişiyor, ikinci defa geçemezseniz ilişiğiniz kesiliyor. Bu sistemin iyi haliydi. Birde sendika muhabbeti var. Siyasi baskıya göre sendikaya (çoğu zaman yarı mecburi bir ortamda) üye yapılıyorsun. En güçlü sendika kimin görüşündeydi söylemeye gerek yok.

Bam, sistem değişti. Artık öğretmenler kadrolu atanmıyor. Hepsi sözleşmeli atanıyor ve mülakat sistemi var. Kpss yi atlattın, alan sınavını atlattın, güvenlik soruşturmasını atlattın. Mülakatın ne anlama geldiğini açıklamama gerek yok. Neyse mülakatı da geçtin diyelim.

Tebrikler atandınız. Bitlis/Hizan Çayırköyü bilmem ne ortaokuluna hoş geldiniz. Dört sene tayin istemeyeceksin, asil öğretmenliği kazanırsan kadronu veriyoruz. Ha bu arada evlenmeyi düşünürsen eş durumundan tayin isteyemezsin.

Şimdi bu adam yeri gelip elektriğin suyun olmadığı, telefonun karşıki tepeden çektiği köyümüzde kendini nasıl geliştirecek. Buradaki adam çıkıp Paris'te müzeleri mi gezsin? Burdaki adam kendi derdine düşüp çekiyor kaderini.

Asıl vurucu nokta öğretmenler arasındaki ayrım. Kadrolu Öğretmen/Sözleşmeli Öğretmen/Ücretli Öğretmen. Bu adamlar öğretmenler odasında yan yana bile oturamıyor. Resmen hiyerarşik bir üstünlük var psikolojik olarak. Öğrenciler de bu durumun farkında öğretmen ücretliyse kimse takmıyor resmen. Kadrolu haftada 30 saat derse girsin, ücretli 30 saat derse girsin maaşlar arasında %35-40 fark var. Adamlar geçici süreli işçi statüsünde. Eğitim fakültesi okuma şartı da yok ve sistemde bu adamlardan bir dünya var.

Kabaca aklıma gelenler bunlar. Sürecin çoğu yerinde sıkıntılar mevcut. Bir şekilde atanıp sisteme dahil olana kadar beyni gidiyor aten. Tüm öğretmenler tüm sıkıntıların farkında fakat süreçte hiçbir iyileştirme mevcut değil. Öğretmen dayanışması için sendikalar mevcut. Hiçbir işe yaramıyorlardı. Sadece öğretmenin hangi siyasi düşünceye sahip olduğunu ayırmaya yönelik çalışıyordu desem yalan olmaz. Darbe olayından sonra bitti, sendika falan kalmadı.

Emin ol öğretmenler de durumdan iliklerine kadar rahatsız. Öğretmenler odasında fikrini özgürce söyleyemiyorsun hepimiz geçiştirici yüzeysel cevaplar veriyoruz. Saçma salak herifin bir lafıyla bir khk ile ihraç edilsek hayatımız feci etkilenecek. Sorunun çoğu siyasi ortamdan etkileniyor. İşinin ehli kişiler sorunu çözebilir ama talim terbiye kurulu komisyonu üyesi sayın cumhurbaşkanımızın eski şöförü olduğu için o neyi uygun görürse biz konuyu paşa paşa anlatırız.
Son kısım zaten her şeyi açıklıyor.Babam gibi yüzbinlerce insan suçu dahi söylenmeden görevden alınıyor ki babam 21 yıllık öğretmendir.Üstelik hayatında 3000 kitap okumuş ülkede ki çok az öğretmenden biridir.Bunca birikim,tecrübe,mesleki bilinirlik birinin bir lafıyla masum bir öğretmeni açlığa terk edercesine görevden almayla çöpe atılırsa o ülkede bırak sistemini eğitimin kendisi bile muallaktadır.Olayları da güzel yorumlamışsın teşekkürler ;)
 
Genç bir öğretmen olarak kendimce yorumlayayım;

İlk kısım kimlerin öğretmenlik mesleğini seçtiği ile ilgili. Öğretmenlik üst başarı grubunda yer alan öğrencilerin seçtiği bir meslek değil. Bu benim şahsi gözlemime dayalı bir çıkarım. Öğretmenlik, polislik ve askerlik çoğu zaman orta direk ve yoksul denilebilecek ailelerin çocuklarının seçtiği mesleklerin başında geliyor. Nedeni ise bir bakıma kendilerini devlet güvencesine almak istemelerinden kaynaklanıyor. Ek olarak en zeki ve başarılı fizikçiler, matematikçiler, ufku geniş insanlar öğretmenlik mesleğini seçmiyor. Bu öğrencilerin hedefleri yukarıda mühendis ya da hekim olmayı tercih ediyorlar. Bu tercihlerde mesleklerin aylık gelir durumları da etkili. Kafası zehir gibi işleyen (yazılıma değinmişsiniz yukarıda oradan örnek vermeye çalışayım) kodlar yazabilen bir adam ben gideyim de bilişim teknolojileri öğretmeni olayım okulda çocuklara excel öğreteyim diye düşünmez.

Ek olarak eğitim fakültesi puanları oldukça düşük ve insanlar bir bölüm kazanamazsam öğretmen olurum diyor. Toplumun algısı da bu yönde. Bende bunlardan biriydim, üniversite tercih dönemimde bir hedefim yoktu ve eğitim fakültesi yazdım (vizyona bak). Tonlarca böyle adam var ve şuan hepsi öğretmenlik yapıyor. Formasyon dağıtan fen-edebiyat fakültelerinden bahsetmiyorum bile. Fizik yapmadan fizik bölümüne girmeniz mümkün.

Bu kısım akademik başarıyı arttırma ile ilgili olacak. Ben lisans eğitimim boyunca öğrendiğim bilginin neredeyse çok az bir kısmını kullanabiliyorum. Kafamda planladığım etkinliklerin az bir kısmını gerçekleştirebiliyorum. Sistemin insanların hevesini körelttiği de bir gerçek.Öncelikle işlenmesi gereken müfredat belli bunun dışına hiçbir şekilde çıkamazsın, anlatmanın gereksiz olduğu ya da anlatılması gereken daha önemli konular olduğunu bildiğin halde plan senin elini kolunu bağlıyor. Bu planda hangi ayın hangi haftası kaçıncı saatte ne anlatacağın bellidir dışarı çıkamıyorsun. Öğrenmeye hevesli öğrenciler ya da ilgili veliler geliyor çocuklar için ek kaynak öneremiyoruz. Nedeni şudur il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri okullara resmi yazı göndererek hiçbir şekilde herhangi bir ek kaynak aldırılmamasını aksi taktirde işlem başlatılacağını söylüyor. Kendin ders içi etkinliklerinde ek bir kitap kullanmaya kalksan o bile sorun millet elinde dolaşmak istemiyor. Çünkü fetö ile ilgilendirilen onlarca yayın evi var sen hangisi yasaklı hangisi değil takip edemiyorsun. Birinin bir ispiyonuna bakıyor işler eğer savunmanı alırlarsa şanslısın.

Öğretmenlerin kendini geliştirmesi konusuna değineyim. Üniversite eğitimini tamamlamış her genç birey gibi öğretmen adayları da at gibi yarıştırılarak bir bakıma gelişimi önleniyor. Öğretmenin 2 seçeneği vardır: devlet okulu ya da özel okul. Özel okul = kölelik. Özlük haklarının çok az bir kısmından başlatılıyorsun. Minimum maaş, maksimum iş yükü mantığı var. Haftasonu avm de stand açıp öğrenci avına çıkıyorsun. Duruma göre asgari altı teklif eden okullar bile var. İtiraz etsen adamın masasında 100-200 cv daha var. Sen işi yapmazsan başkası bu paraya bu işi yapar mantığı hakim.

Devlet okullarına giden süreç sancılı. KPSS sınavına ek olarak alan sınavı getirildi birkaç yıl önce. Öğrencileri kendi branşlarında bile perişan eden bir sınav. Ben bu sınava girdiğimde 6-7 sorunun hangi dersten olduğunu bile anlayamamıştım. Onuda atlatabilirsen atanıyordun (ben bu seneye dahilim iyi-kötü kendimi kurtardım). Ondan sonraki sene aday öğretmensiniz. Bir senelik çalışma ve hizmet içi eğitimlerin sonunda asil öğretmenliğe geçiş sınavına tabisiniz. Bunu ilk sene geçemezseniz görev yeriniz değişiyor, ikinci defa geçemezseniz ilişiğiniz kesiliyor. Bu sistemin iyi haliydi. Birde sendika muhabbeti var. Siyasi baskıya göre sendikaya (çoğu zaman yarı mecburi bir ortamda) üye yapılıyorsun. En güçlü sendika kimin görüşündeydi söylemeye gerek yok.

Bam, sistem değişti. Artık öğretmenler kadrolu atanmıyor. Hepsi sözleşmeli atanıyor ve mülakat sistemi var. Kpss yi atlattın, alan sınavını atlattın, güvenlik soruşturmasını atlattın. Mülakatın ne anlama geldiğini açıklamama gerek yok. Neyse mülakatı da geçtin diyelim.

Tebrikler atandınız. Bitlis/Hizan Çayırköyü bilmem ne ortaokuluna hoş geldiniz. Dört sene tayin istemeyeceksin, asil öğretmenliği kazanırsan kadronu veriyoruz. Ha bu arada evlenmeyi düşünürsen eş durumundan tayin isteyemezsin.

Şimdi bu adam yeri gelip elektriğin suyun olmadığı, telefonun karşıki tepeden çektiği köyümüzde kendini nasıl geliştirecek. Buradaki adam çıkıp Paris'te müzeleri mi gezsin? Burdaki adam kendi derdine düşüp çekiyor kaderini.

Asıl vurucu nokta öğretmenler arasındaki ayrım. Kadrolu Öğretmen/Sözleşmeli Öğretmen/Ücretli Öğretmen. Bu adamlar öğretmenler odasında yan yana bile oturamıyor. Resmen hiyerarşik bir üstünlük var psikolojik olarak. Öğrenciler de bu durumun farkında öğretmen ücretliyse kimse takmıyor resmen. Kadrolu haftada 30 saat derse girsin, ücretli 30 saat derse girsin maaşlar arasında %35-40 fark var. Adamlar geçici süreli işçi statüsünde. Eğitim fakültesi okuma şartı da yok ve sistemde bu adamlardan bir dünya var.

Kabaca aklıma gelenler bunlar. Sürecin çoğu yerinde sıkıntılar mevcut. Bir şekilde atanıp sisteme dahil olana kadar beyni gidiyor aten. Tüm öğretmenler tüm sıkıntıların farkında fakat süreçte hiçbir iyileştirme mevcut değil. Öğretmen dayanışması için sendikalar mevcut. Hiçbir işe yaramıyorlardı. Sadece öğretmenin hangi siyasi düşünceye sahip olduğunu ayırmaya yönelik çalışıyordu desem yalan olmaz. Darbe olayından sonra bitti, sendika falan kalmadı.

Emin ol öğretmenler de durumdan iliklerine kadar rahatsız. Öğretmenler odasında fikrini özgürce söyleyemiyorsun hepimiz geçiştirici yüzeysel cevaplar veriyoruz. Saçma salak herifin bir lafıyla bir khk ile ihraç edilsek hayatımız feci etkilenecek. Sorunun çoğu siyasi ortamdan etkileniyor. İşinin ehli kişiler sorunu çözebilir ama talim terbiye kurulu komisyonu üyesi sayın cumhurbaşkanımızın eski şöförü olduğu için o neyi uygun görürse biz konuyu paşa paşa anlatırız.
Yazınızın Hepsini Okudum, ellerinize sağlık.


Değinmek istediğim nokta; öğrenciler bile farklı bir eğitim sistemi içerisinde olmamasına rağmen mevcut olan sistemin çok kötü olduğunu ve kendine bir şeyler katmadığının farkında. Bunu Sıfır Beyinler Bile Yapabiliyorsa, Neden Öğretmenler Destek Vermiyor.

Destekten Kasıt Şudur; Arkadaş Biliyorsunuz ki eğitim sistemi çok kötü bundan dolayı sizlere okul dışında veya boş vaktinizde kitap önerileri yapacağız deseler. Talebi arttırmak içinde ödül koysalar daha iyi olmaz mıydı? Rehberlik hocalarıyla beraber sınıf sınıf gezerek kendimi geliştiriyorum projeleri sunulsa ve kontrol edilse çok iyi olmaz mıydı?

Yani sistem dışında insanların kendini geliştirebilecekleri bir proje ortaya konulsa ve yürütülse bu proje dahilinde öğrencilere ödüller verilse; örneğin okul bahçesini herkes temizleyecek ama o kitabı okuyanlar temizlemeyecek. Bunun gibi basit ödüller konulsa bu sayede eğitim sisteminin de çok kötü olduğu ayrıca vurgulansa bu ilerideki nesillerin aydınlanmasına bir şekilde bu sisteme karşı konulmasına yardımcı olmaz mıydı?
 
Çok kiti bir konu ben de öğretmen olmak istiyorum.
Kendimi geliştirmeyi ve gerçekten öğretmeyi seviyorum.
İnsanlar içim işten kasıt parasından rahatlığında.
Ve öğretmenlik içinde gerçekten sevmek 1. Şart fakat 2. Şartta iyi bir birikim ve öğretme yeteneğidir.
Benim 2 şartımda olduğu için istiyorum çoğu hocam konuşmamı ve anlatmamı beğendiği için öğretmen ol önerisinde bulunmuştur.

Bi çok insan özellikle kadın denen ırk rahat,parası iyi , kolay gibi olduğu için i istiyor. Hepsi için demiyorum fakat bir boka yaramadan öğretmenim diye gezen dolu hoca var. Öncelikle
ülke için gençlik için öğretmenin düzeltilmesi, öğretmenliğin yükseltilmesi gerekiyor.
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape7
shape8
Üst